Gücünüzü, yasalara ve adalete uygun şekilde kullanacağınıza kararlarınızı bu şekilde vereceğinize yemin ediyor musunuz? | Open Subtitles | وسوف تفعلي ما في وسعك بإستخدام القانون والعدالة في الرحمة ليتم تنفيذها في كل أحكامك |
Bu şehrin tüm ihtiyacı düzen ve adalete hala inanan bir lider. | Open Subtitles | مدينة تحتاج لقائد لازال يؤمن بالنظام والعدالة |
Yedi haneli maaşı ve kariyer yapma olanağı sunan işi doğruluğa ve adalete hizmet etmek gibi saçma düşünce ve Süperman saçmalığıyla bir kenara attım. | Open Subtitles | رميت بعيدا سبعة الرقم، شريك المسار الوظيفي لبعض فكرة سخيفة أنني كان من المفترض لخدمة الحقيقة والعدالة و |
Benim tanıdığım Supergirl, gerçeğe ve adalete inanırdı. | Open Subtitles | حسنا، والفتاة الخارقة التي أعرفها تؤمن بالحقيقة والعدالة |
AM: Yaklaşık 50 fotoğrafımı beğendi, arka arkaya, gece yarısı PA: Gördüğüm, kendini doğruya ve adalete adamış bir sanatçıydı-- o çok güzeldi, ama konuyu dağıttım. | TED | "آجا": أُعجب هو بـ 50 صورةٍ لي واحدة تلوَ الأخرى في منتصفِ الليل "فيليب": رأيتُ فيها فنّانةً ملتزمةً بالحقيقةِ والعدالة هيَ جميلة، لكن هذا ليسَ موضوعنا. |
Düzen ve adalete inanıyorum. | Open Subtitles | واؤمن بالنظام والعدالة |
Bay Luthor gerçek ve adalete inanan biriydi Bayan Lane. | Open Subtitles | سيد (لوثر) مؤمن قوي بالحقيقة والعدالة يا آنسة (لاين). |
"Babamın namı ve yadigarlarından, mert ve tevazu gösteren biri olmayı öğrendim. "Ağabeyim Severus'dansa akrabalarımı sevmeyi ve gerçeğe ve adalete bağlı kalmayı öğrendim." | Open Subtitles | "مِن سمعة وذكرى والدي تعلمت التواضع والطابع الرجوليّ و مِن أخي (ساويروس) تعلمت حبّ قريبي وحبّ الحقيقة والعدالة" |
Ama tarihin bu kritik noktasında, özgürlük ve adalete, haysiyet ve eşitliğe, gizlilik ve özerkliğe özel yaşamlarımızda, cinsel yaşamlarımızda demir atmazsak, günlük hayatta elde etmemiz çok daha zor olacaktır. | TED | ولكن في هذه اللحظة الحرجة من التاريخ, إذا لم نرسّخ الحرية والعدالة , الكرامة والمساواة , الخصوصية والاستقلالية في حياتنا الشخصية و في حياتنا الجنسية , سنجد أنه من الصعب جداً تحيقها في الحياة العامة . |