"ve aynı zamanda" - Translation from Turkish to Arabic

    • وفي نفس الوقت
        
    • وفي الوقت نفسه
        
    • في نفس الوقت
        
    • وأيضًا
        
    • وكذلك
        
    • أيضا
        
    • أيضاً
        
    • أيضًا
        
    • و فى نفس الوقت
        
    • و في الوقت الحالي
        
    • وأيضا
        
    • وأيضاً
        
    • وبنفس الوقت
        
    • والمخلّصة ومِن العائلة
        
    aslında düşük teknoloji ürünü ve aynı zamanda yüksek teknoloji ürünü TED انه تقنية منخفضة .. وفي نفس الوقت .. تقنية مرتفعة جداً
    ve aynı zamanda, baban da Hong Kong' a gitmişti. Open Subtitles وفي نفس الوقت تقريبا, ذهب أبوك إلى هونج كونج أيضًا
    Son bir kaç yılımı genelde çok zor ve aynı zamanda bir bakıma tehlikeli durumlara sokarak geçirdim. TED لقد قضيت السنوات القليلة الماضية أضع نفسي في مواقف التي عادة ما تكون صعبة للغاية وفي الوقت نفسه خطيرةٌ لحد ما.
    Dikkatli bir şekilde mutlu. Rahatlamış ve aynı zamanda endişeli. Open Subtitles نوع ما من السعاده الحزره مرتاحه وقلقه في نفس الوقت
    Bir bilim insanı olarak ve aynı zamanda bir insan olarak, kendimi harikalara karşı duyarlı yapmaya çalışıyorum. TED كعالمة وأيضًا كإنسانة كنت أحاول أن أجعل نفسي عرضة للتساؤل والدهشة.
    Kızkardeşinin inceliğinden dolayı o bunu gönderdi ve aynı zamanda daha önceki mektupları. Open Subtitles وشكرا لأختها ,فقد ارسلت الىّ هذا الخطاب وكذلك بعض الخطابات السابقة لأقارنه به
    CA:Ve aynı zamanda Afrika'da bir kaç proje üzerinde çalışıyorsun değil mi? TED ك أ: و هل تعمل أيضا فى قارة أفريقيا على عدة مشروعات؟
    Mutlu olmak isterler ve aynı zamanda da benmerkezci, bencil ve pintidirler. Open Subtitles إلا أنهم يطلبون السعادة وفي نفس الوقت هم مجرد أنانييون ومغرورين وجشعين
    Ama doğal yoldan ve aynı zamanda ölme ihtimalleri düşük. Open Subtitles لكن الغريب أنهما توفيا بشكل طبيعي وفي نفس الوقت بالضبط.
    ve aynı zamanda bir sürü lanet gazete satmak için. Open Subtitles وفي نفس الوقت يمكنك على بيع طن من أوراق الهراء.
    Seyircilere veda ederken ne yetkinlikteki zihinler seni gelecek hakkında düşünmeni sağladı ve aynı zamanda mevcut olanı değiştirebilir? TED ما الصفة الذهنية، وأنا أودع هذا الجمهور، التي مكنتك من التفكير في المستقبل وفي نفس الوقت تغيير الحاضر؟
    Üzerine eğilmemiz gereken en kritik iki soru şu; kapitalizmi nasıl ekonomik büyümeyi sağlamaya ve aynı zamanda toplumsal sorunları çözmeye yardım edecek şekilde düzeltebiliriz. TED السؤالان الحرجان حقا والتي يجب معالجتها هما، كيف يمكننا إصلاح الرأسمالية بهدف خلق نوع من النمو الإقتصادي وفي نفس الوقت المساعدة على معالجة القضايا الإقتصادية.
    ve aynı zamanda bu şehrin de buna ihtiyacı vardı. TED وفي الوقت نفسه ، المدينة تشهد هذه الحاجة
    ve aynı zamanda çocuk felcini yok etme programı birçok farklı alanda yardım etmek için çalışıyordu. TED و في نفس الوقت ، فإن برنامج القضاء على شلل الأطفال قام بالعمل للمساعدة في أنحاء أخرى.
    ve aynı zamanda yemeği de kurtardı, ki görünüşe göre sizin endişe ettiğiniz tek şey o. Open Subtitles وأيضًا قام بحفظ هذا الطعَام. والذي يبدو، أنك أكثر قلقًا عليّه.
    Top Rezero'nun herhangi bir yöne doğru ve aynı zamanda kendi ekseni etrafında hareket etmesini sağlayan üç özel tekerlek tarafından sürülüyor. TED الكرة مدفوعة بثلاثة عجلات خاصة تسمح لريزيرو بالتحرك في أي اتجاه وكذلك بالتحرك حول محوره الخاص في نفس الوقت.
    ve aynı zamanda uzmanların elbette, hata da yapabileceklerini dikkate almalıyız. TED و يجب علينا أيضا أن ندرك أن الخبراء بالطبع، يخطئون.
    ve aynı zamanda göttürler. Bu yüzden çok iyi taksi şoförü olurlar. Open Subtitles لكنهم أيضاً يضلون أوغاداً, و هذا ما يفسر كونهم سائقي أجرة محترفين
    Bu tür bir yaşam mutlu ve aynı zamanda ahlâkî yaşamdır. Open Subtitles هذا لنوع من الحياة سعيد و فى نفس الوقت أخلاقي.. حياة.
    ve aynı zamanda, kimse birşey almayacak. Open Subtitles و في الوقت الحالي لا يأخذ أحد شيئاً لا توجد استثناءات
    Bir müzede ve aynı zamanda çok amaçlı şehirde çalışıyorum. çünkü günde 18 saat boyunca, boş bir yer bulamazsınız. TED وأعمل في المتحف، وأيضا مدينة متعددة الإستخدام، لأنه لا يمكنك الحصول على أماكن فارغة خلال 18 ساعة في اليوم.
    Ve bunu gerçekten bir davet ve aynı zamanda umudun sembolü olarak taşıyorum. TED وأنا أحمله معي كرمز، للتحدي وأيضاً للأمل.
    Durum iyileşmeyip sürekli kötüye giderken bazen dengesizce davranışlara ve aynı zamanda kişisel hakaretlere dayanmalı. ve bütün bunların arasında bir şekilde gülümsemeyi öğrenmelidir. Open Subtitles "مع سوء الأحوال وعدم تحسنها "و أن يخصص وقتا للشخص المشوش "وبنفس الوقت مؤذي شخصيا,
    Sanki beni de tanıyordu. Sen şerifsin, Kurtarıcı'sın ve aynı zamanda kraliyettensin. Bence neredeyse Stroybrooke'taki herkes senin kim olduğunu biliyor. Open Subtitles أنتِ المأمور والمخلّصة ومِن العائلة الملكيّة حتماً كلّ مَنْ في "ستوري بروك" يعرفونك

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more