Multipl skleroz olan hastalar aldık ve basit bir soru sorduk: Kemik iliğinden alınan kök hücreler sinirlerini koruyabilir mi? | TED | لقد أخذنا مرضى مصابين بتصلب الأنسجة المتعدد وطرحنا سؤال بسيط: هل الخلايا الجذعية من نخاع العظام ستكون محمية من أعصابهم؟ |
1883 yılında fizikçi Osborne Reynolds, akışkanların nasıl hareket edeceğini öngörmenin tek ve basit bir sayıyla olabileceğini çözdü. | TED | في عام 1883، قام الفيزيائي أزبورن رينولدز بإكتشاف رقم واحد بسيط يمكنه التنبؤ بسلوك السائل. |
Boynunu kırmadan, hoş ve basit bir melodi çıkartmaya çalışır. | Open Subtitles | يحاول عزف لحن بسيط وساحر بدون أن يكسر عنقه |
Guzel ve basit bir seyler yaptim. Harika bir salata. | Open Subtitles | سوف يكون جميل و بسيط ولقد اعددت سلاطة شهية |
Evet ama önemi yok. Şimdi önemli olan, problemi biliyoruz ve basit bir çözüm yolu var. | Open Subtitles | الان بتنا نعلم ماهي المشكلة، هناك حل بسيط |
ve basit bir itme gücü ile akıntılardan bağımsız olarak hareket edebilirler. | Open Subtitles | وبوسعهم التحرّك مستقلّين عن التيّار بشكل بسيط من الدفع المائي. |
Bu lunapark treni ismi gibi. Güçlü ve basit bir şeye ihtiyacın var. | Open Subtitles | هذا أشبه باسم لقاطرة سريعى أو ما شابه إنك تحتاج إلى اسم قوي، اسم بسيط |
Bana güvenmediğin ve basit bir yemekte bile şu eski kafalı önyargılarından vazgeçemediğin için hayal kırıklığına uğradım. | Open Subtitles | انا فقط خائبة الامل من أنك لست تثق بي و كونك تعجز عن إزاحة هراءك الانتقادي التافه لمدة عشاء بسيط واحد |
Şimdi senden biraz kan alacağız, yaranı dikeceğiz ve basit bir tomografi alacağız. | Open Subtitles | سنقوم بسحب القليل من دمك ومن ثم نقطب جرحك ونقوم بأخذ فحصٍ إشعاعي بسيط. |
Bunun için insan haklarının düşük ve basit bir önergesi vardır: Saygınlıktan yoksun ve | TED | وحقوق الإنسان تأتي كطرح بسيط جداً... هل يمكنني إعادة كرامة هؤلاء الناس |
Cisplatin, laboratuvar ortamında üretilen, kanser hücrelerinin DNA yapısını bozarak onları öldüren yaygın bir yumurtalık kanseri kemoterapi ilacı ve basit bir molekül. | TED | سيسبلاتين هو علاج كيميائي شائع نسبياً لعلاج سرطان المبيض هو عبارة عن جزئ بسيط نسبياً تم اعداده في المختبر وهو يفتك بالحمض النووي للخلايا السرطانية .فيجعلها تقتل نفسها |
Cancún'daki alana isim verirken, ona çok önemli ve basit bir nedenden dolayı müze dedik: Müzeler muhafaza, koruma ve eğitim yerleridir. | TED | حينما كنا نختار اسمًا للموقع في كانكون، سميناه متحفًا لسبب بسيط ومهم جدًا: أن المتاحف هي أماكن للمحافظة والحفاظ والتعلم. |
Ay'a tek ve basit bir sebepten gittik: John Kennedy, bizi bir zaman sınırına bağlamıştı. | TED | بلغنا القمر لسبب بسيط واحد: ألزمنا "جون كينيدي" بموعد نهائي. |
Bu küçük ve basit bir iddia. | Open Subtitles | مع فتاة ميتة انة فقط رهان صغير بسيط |
19 yaşında yapmış olduğu bir kapkaç gaspı olayı var ve basit bir kavga. | Open Subtitles | هو نال خطف و أمسك به يسرق عندما كان عمره 19 عام . و إعتداء بسيط . |
Harry nin ölümü temiz ve basit bir iş. | Open Subtitles | موت هاري كان مجرد عمل خالص و بسيط |
Sana dünya kadar zaman ve basit bir görev verdim: | Open Subtitles | أعطيتك كل الوقت اللازم وواجب واحد بسيط |
ve basit bir tepkime görmeliyiz. | Open Subtitles | و ينبغي لنا أن نرى رد فعل بسيط. |
Bu sıralarda MGİ ajanı Gary Alford, İpek Yolu'nu araştırıyordu ve basit bir Google aramasıyla açık bir platformun İpek Yolu ile ilgili bir başlığında eski bir elektronik posta adresi buldu. | Open Subtitles | ومن خلال بحث بسيط في جوجل كان قادرا على تحديد مكان وإرسال بريد إلكتروني في وقت مبكر على الإنترنت المفتوح لمناقشة إطلاق سوق طريق الحرير وتوصيل هذا البريد الإلكتروني مع حساب يملكه روس ألبريتس |
Menenjit güzel ve basit bir teşhis. | Open Subtitles | التهاب السحايا بسيط و سهل |