"ve bizler" - Translation from Turkish to Arabic

• و نحن
• ونحن

Şu anda dünyanın bu yeni aşılara ihtiyacı var ve bizler bunu başarabiliriz.
ما العالم في حاجة إليه الآن هو تلك اللقاحات الجديدة, و نحن نستطيع تحقيق ذلك.

ve bizler ona hayat verip onun sağ kolu olacağız.
و نحن من نعطيه الحياة سنقف بجانب يدّه اليمنى ...

Ama evimiz tükenmekte ve bizler, insanoğlunun son ümitleriyiz:
من الجنس البشري أحياء و لكن الآن موطننا يحتضر و نحن الأمل الأخير للبشر

Kırılganlığımızı kabullenirken yardımcı olmanıza ve bizler, kafadan kalbe giden bu uzun yolculuğu sürdürürken, sabırlı olmanıza ihtiyacımız var.
نحتاجُ إلى مساعدتكن للاحتفال بضعفنا وتحولن بالصبر معنا ونحن نجعلُ هذه رحلة طويلة جدًا جدًا من رؤوسنا إلى قلوبنا.

İşte bu, inancımızın bir sınavı, ve bizler inancın bekçileriyiz.
هذا هو وقت ابتلاء الايمان ونحن من المحافظين على الايمان

Ama hayat acıdır ve bizler o acılar arasındaki mutluluk fırsatlarını kaçırmamalıyız.
لكن الحياةَ ألمُ ونحن يَجِبُ أَنْ نَقْشطُ البهجةَ منه كُلّ فرصة نُصبحُ.

Belli ki bir dönemden geçiyorsun, ve bizler de senin yanındayız, ama gerçekten güzel bir fikri olan var mı?
واضحٌ أنّكِ تفكّرين بأمر و نحن هنا لجانبك، لكن مع ذلك، هل لأحدٍ منكم فكرة جيّدة؟

Ama evimiz tükenmekte ve bizler, insanoğlunun son ümitleriyiz:
و لكن الآن موطننا يحتضر, و نحن الأمل الأخير للبشر

Her neyse çok uzun zaman önceydi bu ve bizler gerçekten böylesine güzel bir evde yaşadığımız için minnettarız.
على أي حال، لقد كان قبل فترة طويلة، ونحن شاكرون للوضع حقاً وحسب أن نعيش في بيت جميل مثله.

Konuşmamı bitirirken size şunu öneriyorum: Gezegen bizim kanomuz, ve bizler de yolcularız.
وفي الختام اريد ان اقول لكم الكوكب هو زورقنا ونحن البحارة

ve bizler Batı'da birinin bunu nasıl yapabileceğini, ifade özgürlüğünü ne kadar sınırlayacağını anlayamıyoruz.
ونحن في الغرب لا يمكننا فهم لماذا يقوم شخص ما بعمل ذلك, كم سوف يكون ذلك مقيد لحرية التعبير

Önsezi denen şeye inanmıyorum. Siz zaman zaman birilerinin, gelecekte olan bir olayı öngörebildiğini duyuyor olabilirsiniz. ama bunun nedeni büyük ihtimalle tamamen rastlantı ve bizler sadece rastlantısal ve acayip olayları duyarız.
أنا لا أؤمن بالعرافة، ومن حين إلى آخر، نسمع عن شخص قادر على التّنبؤ بما سيحصل في المستقبل، وهذا ربما لأنّها كان ضربة حظّ، ونحن نسمع فقط عن ضربات الحظّ وعن الحالات الاستثنائية.

Fakir insanlar ise bilmiyor. ve bizler onlara yardım etmek için hiçbir şey yapmıyoruz.
الفقراء لا يعلمون، ونحن لا نقوم بأيّ مجهود لمساعدتهم.

Bunu atölyemizde kendi ellerimizle kendi başımıza yapıyoruz ve bizler mimarız. Profesyonel ustalar değiliz ama bunun mümkün olduğuna emin olmak istiyoruz.
ونفعل هذا بأنفسنا في مختبرنا، ونحن معماريين فحسب ولسنا عمال بناء محترفين، ولكننا أردنا التأكد أنه بالإمكان فعله.

ve bizler, geçmişte kırsal alanlarda yaşamanın... ... nasıl olduğuna dair şu efsanevi fikre sahibiz.
ونحن لدينا هذه الصّورة الأسطورية لماهيّة الحياة في المناطق الرِّيفيّة في الماضي.