Henry kendinde değil, ve bu kadın hayatı daha katlanılmaz kılıyor, sadece bizim için değil tüm Fransa için. | Open Subtitles | هنرى ليس هنري.. وهذه المرأة تجعل الحياة لا تطاق ليس فقط من أجلنا ، بل من أجل فرنسا كذلك. |
ve bu kadın şimdi, ürünlerini pazara getirdiği için çok mutlu. | TED | وهذه المرأة سعيدة جدا الآن وهي تحضر منتجاتها إلى السوق. |
Detroit'te gösteri yapıyordum ve bu kadın kulise geldi ve "Evime gelip kokain çekmek ister misin?" dedi... | Open Subtitles | انا كنت اقوم بالعرض في ديترويت وهذه المرأة جاءت متخفية وهي ترغب ان ترجع |
Casey McManus ve bu kadın sadece bağlantılı değiller. | Open Subtitles | كيسي مكمانس وهذه المرأة أثر من مجرد متصلان |
ve bu kadın, hoşlandığım bir güne başlama şekli değil. | Open Subtitles | وهذه المرأة ليست من أحب أبدأ بها صباحى. |
Bay Finnegan büyük bir mutlulukla belirtmek isterim ki, Florida yasaları uyarınca siz ve bu kadın 50-60 sn.'dir boşanmış durumdasınız. | Open Subtitles | سّيد فينيجن لا أستطيع التعبير عن سعادتي بإخبارك أنه تحت قانون فلوريدا بأنك أنت وهذه المرأة طلّقتما... |
ve bu kadın onların söyledikleri her şeye inanarak aptal aptal sırıtıyor. | Open Subtitles | وهذه المرأة... ترسم تلك الابتسامة الغبيّة مصدقة كلّ شيء يقولونه |
ve bu kadın, videonun yıldızı. | TED | وهذه المرأة هي نجمة الفيديو. |
Mağazanın önünde duruyordum ve bu kadın gelip mankenlik için gereken özelliklere sahip olduğumu söyledi. | Open Subtitles | وهذه المرأة أتت إلي و أخبرتني أن لدي المقومات ... . |
ve bu kadın artık bir yük. | Open Subtitles | وهذه المرأة... هي المسؤولية. |