Bu kalbi besleyen damarlardan biri, ana damarlardan biri, ve buradaki daralmayı görebilirsiniz. | TED | هذا أحد الشرايين الرئيسية المسؤوله عن تغذية القلب, يمكننا أن نرى التضيق هنا. |
ve buradaki herkes düzelmene destek oluyor, fakat ağzından çıkanları duyman lazım. | Open Subtitles | و الجميع هنا يساعدونك على التحسن لكن يجب ان تستمع الى نفسك |
ve buradaki herkes düzelmene destek oluyor, fakat ağzından çıkanları duyman lazım. | Open Subtitles | و الجميع هنا يساعدونك على التحسن لكن يجب ان تستمع الى نفسك |
Tayland yemeği sipariş etmemiz gerek çünkü çok açım ve buradaki yemekler felaket. | Open Subtitles | يجب أن نطلب طعام تايلندي أو ماشابه لأنني أتضور جوعاً والطعام هنا سيء |
O halde beynini kullan ve buradaki hayalet gibi imkânsız bir ihtimali eleyip geriye kalana bak, ki bu vakadaki öylesine aşikâr ki... | Open Subtitles | فكر بعقلك إذًا لتتجاهل المستحيل وفي هذه الحالة الشبح ولاحظ ما تبقى وفي هذه القضية هو حل |
Buradaki noktayla ve buradaki nokta arasında beyaz lekeler olduğu görüIür. | Open Subtitles | نرى بقعاً هنا وأخرى هناك مع مساحات بيضاء في ما بينها |
Ayrıca bu, bu ve buradaki kameralarda da görüntüsü var. | Open Subtitles | حسناَ ذلك هنا أيضاَ نجده على كاميرا هنا وهنا وهنا |
Fazladan zeytinli martini istiyorum, ve buradaki arkadaşımda votkatonik alacak. | Open Subtitles | سآخذ مارتينى مع مزيد من الزيتون وصديقتى هنا ستأخذ فودكا |
Okul ve buradaki sorumluluklarınız arasında denge kurmakta zorlanıyor musunuz? | Open Subtitles | أي مشكلة تقلب بين عمل المدرسة مع مسؤولياتكم هنا ؟ |
Akrabalarından biri bizi ve buradaki tüm işlerimizi bitirmekte kararlı. | Open Subtitles | كان واحد من الأقارب مُصمّم على تدميرنا وكلّ عملنا هنا. |
Şimdi bu çizgiden nişan al ve buradaki iki çizginin arasını nişanla. | Open Subtitles | الآن ستحاذي مرأى البصر هذا ما بين هذين المرأيين في الخلف هنا |
Şimdi bu çizgiden nişan al ve buradaki iki çizginin arasını nişanla. | Open Subtitles | الآن ستحاذي مرأى البصر هذا ما بين هذين المرأيين في الخلف هنا |
ve buradaki tüm bu kristaller mikroskop altında birkaç dakika önce öldüler, canlı gibi görünüyorlar. | TED | وكل هذه البلّورات هنا تحت المجهر كانت ميتة منذ بضع دقائق، والآن تبدو حية. |
ve buradaki her kadın o Kadın Sağlık İnsiyatifi'nden yararlandı. | TED | وكل امرأة في القاعة هنا قد استفادت من المبادرة الصحية لتلك المرأة |
Tüm bunlar birleşir ve buradaki beyin sapına projeksiyonlar gönderirler. | TED | كلها مجتمعة، ترسل إسقاطات وصولاً إلى جذع الدماغ هنا. |
Şimdiye kadar iklim değişimiyle ilgili bir sürü makale gördünüz... ...ve buradaki de başka bir New York Times makalesi;... ...aynı daha önce gördüğünüz lanet makalelerden. | TED | كلكم قرأتم الكثير من المقالات عن التغير المناخي ولدي هنا مقال اخر من النيويورك تايمز مثله مثل المقالات الاخرى |
Ancak, Kakuma'da bulunan topluluk hissi ve buradaki herkesin sahip olduğu gurur tek kelimeyle eşsizdi. | TED | ولكن الإحساس بالانتماء للمجتمع في كاكوما والكبرياء الذي يملكه الجميع هنا هو بكل بساطة لا نظير له. |
diyorduk. ve buradaki gibi teknolojimiz yok, ama küçük telefonlarımız var. | TED | ولم تكن لدينا تكنولوجيا كما هو الحال هنا ولكن كانت لدينا هواتفنا الصغيرة |
Şimdi bir adım daha atarak gidip bu gözlüğü alacağım ve buradaki masaya koyacağım. | TED | سأتقدم الآن خطوة إلى الأمام و آخد هذه النظارة و أتركها هنا بجانب المكتب. |
O halde beynini kullan ve buradaki hayalet gibi imkânsız bir ihtimali eleyip geriye kalana bak, ki bu vakadaki öylesine aşikâr ki... | Open Subtitles | فكر بعقلك إذًا لتتجاهل المستحيل وفي هذه الحالة الشبح ولاحظ ما تبقى وفي هذه القضية هو حل |