Özerk olmak için karşılaştığımız zorlukları ve fırsatları anlıyoruz. | TED | نحن نفهم التحديات والفرص التي نواجهها لنعتمد على ذواتنا. |
Bu, övgüler ve fırsatları diğerlerinden daha fazla hak etmedikleri duygularına dönüşebilir. | TED | ما يجعلهم يشعرون أنهم لا يستحقون المرتبة التي وصلوا إليها والفرص على حساب الآخرين. |
Onlara nasıl düşünmeleri gerektiği konusunda alıştırma yapmaları için gerekli araçları, stratejileri ve fırsatları vermektir. | TED | بل بتزويدهم بالأدوات والخطط واللغة والفرص لممارسة التفكير. |
Genelikle bir muhbirin öncülük ettiği bu operasyonlar, araçları ve fırsatları ve bazen akıl hastası ve ekonomik olarak çaresiz insanların şimdi terörist dediğimiz kişiler olması fikrini bile sağladı. | TED | هذه العمليات التي غالبا ما يقودها مخبر يوفر الوسائل والفرص وأحيانا حتى هذه الفكرة لمختل عقليا و اليائسين اقتصاديا ليصبحوا ما نطلق عليه الآن مصطلح الإرهابيين |
Ve sanıkların uluslararası terörist gruplarla bağlantısı olup olmadığını, muhbir kullanılıp kullanılmadığını ve muhbirin teşkilat provokatörü rolu oynayıp araç ve fırsatları sağlayıp sağlamadığını bulmak için mahkeme dosyalarını kullandık. | TED | واستخدمنا ملف المحكمة لمعرفة ما إذا كان للمتهمين أية صلة بالجماعات الإرهاب الدولي سواء كانت تستخدم مخبرا أو إذا كان المخبر يلعب دورا محرّضا بتوفير كل الوسائل والفرص |