Temel olarak kendimizi iki farklı şekilde düşünürüz: şimdiki hâlimiz ve gelecekteki hâlimiz. | TED | في الأساس، نحن نفكر في أنفسنا بطريقتين مختلفتين: ما نحن عليه بالوقت الحاضر وما سنؤول إليه في المستقبل. |
Şu ana kadar, Vaftizci'yi bana ve gelecekteki... yönetimimize bir tehdit olarak gördüm. | Open Subtitles | حتى الآن أنا لم أر المعمدان باعتباره تهديدا لنفسي ... وللحكم في المستقبل. |
herhangi bir yerde iş bulmak istiyorsan kendine çekidüzen ver, işlerini hakkıyla yap ve gelecekteki muhtemel işverenine biraz saygı göstermeye başla. | Open Subtitles | فيجدر بك أن تستجمع قواك وتفعل الأشياء بالشكل الصحيح وتبدأ بإظهار بعض الاحترام لصاحب العمل المحتمل في المستقبل |
Bu ikisini bir araya getirmeye ve çocukların hayatın tüm bu ilginç prensipleri arasında, -mevcut ve gelecekteki muhtemel halleriyle- gezinebileceği bir oyuncak yapıp yapamayacağımı düşünmeye başladım. | TED | بدأت وضع هذين الامرين معاً وأتسائل هل يمكنني أن اصنع لعبة حيث يمكن للاطفال القيام برحلة من خلالها كل هذه المبادىء الحياتية المثيرة للاهتمام كما هي موجودة ويمكن أن تكون في المستقبل. |
SP: Yine de aklın türümüzün tadını çıkardığı ahlaki ilerlemeler için en fazla itibarı hak eden ve gelecekteki ahlaki ilerlemenin devamı için en büyük umudu taşıyan daha iyi melek olduğuna ikna oldum. | TED | ستيفن: أصبحت مقتنعًا أن المنطق هو ملاك حارس أفضل يستحق منا كل التقدير لأجل التطور الأخلاقي الذي تستمتع به فصيلتنا كما أنه يحمل أمل أعظم في إستمرارية هذه الأخلاق في المستقبل. |
Çünkü gelecekteki hâlinizi buna adıyorsunuz ve gelecekteki hâliniz %27 biriktirebilir. | TED | لأنك تحكم على نفسك في المستقبل، وبالطبع فإنك في المستقبل تستطيع ادخار 27%. |
Şöyle bir durun ve gelecekteki hâlinizi bugün size zor gelen bir şey için nasıl adayacağınızı düşünün. | TED | لذلك توقف للحظة وفكر في كل الطرق التي يمكنك من خلالها تحسين نفسك في المستقبل لشيء تعرفه اليوم سيكون من الصعب بعض الشيء. |
Bugün aynaya baktığımda Columbia Üniversitesi'nde bir adalet ve eğitim hocası, bir gençlik danışmanı, bir aktivist ve gelecekteki New York eyalet senatörünü görüyorum. | TED | عندما أنظر إلى المرآة اليوم، أرى باحثاً في مجال العدالة والتعليم في جامعة كولومبيا، ومرشداً للشباب وناشطاً، وعضواً في مجلس الشيوخ عن ولاية نيويورك في المستقبل. |
Potansiyel teröristler arasındaki diyalogları anlamak ve gelecekteki komplolarını tahmin etmek gibi. | Open Subtitles | يفسح المجال بشكل جيد ل معالجة أشكال أخرى من البيانات. مثل فهم الأحاديث بين الإرهابيين المحتملين والتنبؤ مؤامراتهم في المستقبل. |
Ve tabiî ki güzel bir eş ve gelecekteki torunum için. | Open Subtitles | وزوجتي الجميلة وحفيدي في المستقبل |
- Süitimin anahtarı. Nate'in kalbi ve gelecekteki mutluluğun için. | Open Subtitles | مفتاح جناحي قلب (نايت)، و سعادتك في المستقبل |
ve gelecekteki denemelerde bir araya gelince bunların mash-up’ını düşünün -- örneğin, birisi ilham verici bir hedef için 100 milyon dolar verdiğini düşünün – geçen sene ABD’de 21 veya daha fazla 100 milyon dolarlık bağış yapıldı sorgusuz sualsiz-- fakat küresel çapta milyarlarca küçük bağışlarla yapılıyor, böylece çok insan bağlanıyor, ve görüş inşa ediliyor ve insanlar belirlenmiş hedefe bağlanıyor. | TED | وتخيلو الترابط ، اذا شئتم ، لهذه الأشياء في المستقبل عندما تأتي هذه الأشياء سوية في تجارب المستقبل تخيلوا أن شخصاً وقف ليقول 100 مليون دولار لهدف ملهم كان هناك 21 هدية بـ 100 مليون دولار وأكثر في الولايات المتحدة السنة الماضية ليست غير واردة -- ولكنها فقط ترفع عندما تتوافق بملايين الهدايا الصغيرة من جميع أنحاء العالم وبذلك يشترك الكثير من الناس وتبنى الجدوى والتواصل مع الناس للهدف الذي تم تحديده |