Karanlıkta, penceresiz odalarda saklanırız ve genellikle güneş ışığından kaçınırız. | TED | نختبئ في الظلام، في غرف بلا نوافذ، وعادة ما نتفادى ضوء الشمس. |
ve genellikle seanslar ilerledikçe bu hislerden kurtulurlar. | Open Subtitles | وعادة تلك المشاعرِ تَختفي بينما علاج يَتقدّمُ. |
Goliath o dönemdeki akranlarından çok daha uzundu ve genellikle biri normalden o kadar uzak olduğunda, onun bir açıklaması olur. | TED | فرأس وكتفىَ جالوت أعلى من أقرانه في ذلك العصر، وغالبا عندما يكون هناك شخص فوق العادة لهذه الدرجة، هناك تفسير لذلك. |
Ayrıca davet de edilmedik, ve genellikle fazla merak bela getirir. | Open Subtitles | مع كل شيء، لم يدعنا أحد وغالباً ما يقود الفضول للمشاكل |
Küçük ve genellikle görülebilir bir yerde saklı tam bir bilgi deposundan bahsediyorum. | TED | إنني أتحدّث عن عالم كامل من المعلومات يختبيء في شيء صغير، وغالبًا غير مرئي. |
ve genellikle cep telefonu taşıyan ve gazeteyi arayan tipler değildi. | Open Subtitles | وفي العادة هُم لا يحملون هواتف نقالة و لا يتصلون بالصّحف |
ve genellikle izin istemezler; hemen harekete geçerler, diğer Google çalışanları onlara katılırlar ve bu hareket büyür de büyür. | TED | و عادة لا يستأذنون أحداً. إنهم يتقدمون و يفعلون، و ينضم إليهم جوجلييون آخرون ، ويصبح الأمر أكبر و أكبر. |
Aday cisimler her sabah Pan-STARSS çalışanları tarafından inceleniyor ve genellikle pek önemli olmadıkları anlaşılıyor. | TED | كل صباح، يفحص طاقم التلسكوب الأجسام المحتملة وعادةً ما يكتشفون أنها أمور بسيطة. |
Hep büyüyen az var. ve genellikle iki yılda bir tarzı. | Open Subtitles | أنا دائما أحصل على نمو أقل ؛ وعادة أكون متأخرة عن الموضة بسنتين |
Küçüktür ve genellikle yalnız yaşarlar. Ama büyük, kırmızı bir sürü halinde metrelerce yayılırlar. İşte bu görünüm parazitten kaynaklanmaktadır. | TED | هي صغيرة، وعادة ما تعيش وحيدة، ولكنها تستطيع أن تتجمع في هذه الأفواج الحمراء الكبيرة التي تمتد لأمتار، وهذه تتشكل بسبب وجود الطفيليات. |
ve genellikle birden çok hızlıca prototip hazırlama içerir bu davranış. Çoğu zaman birçok bulunmuş elemanı bir çözüm için bir araya getirmek. | TED | وعادة هذا يتضمن صنع العديد من النماذج الاولية البسيطة بشكل سريع. كما تعلمون، يحدث ذلك بجمع الكثير من المواد التي يُعثر عليها مع بعضها البعض للتوصل الى حل. |
ve genellikle bu emeklilik rahat bir koltuğa uzanmak veya Arizona'ya giderek golf oynamak anlamına geliyor. | TED | وعادة يعني ذلك نتقاعد لكرسي الراحة , أو الذهاب الى أريزونا للعب الجولف . |
Böyle bir durum için vajinam var ve genellikle çalışır. | Open Subtitles | لدي مهبل لهذه الاشياء وعادة يعمل |
Siyah saçlı. Puro içiyor ve genellikle hasır şapka giyiyor. | Open Subtitles | شعره أسود ويدخن سيجارا وغالبا ما يرتدى قبعة من القش |
ve genellikle çevre yoldan ayrılmam ve evime ulaşmak için farklı yollara aramak durumundayım. | TED | وغالبا اجد نفسي مضطرا لترك الطريق المجاني والبحث عن طرق اخرى ذلك ما يحصل معي للوصول للمنزل. |
Bizler Adem 1'in kabul gördüğü ve genellikle Adem 2'nin ihmal edildiği bir toplumda yaşıyoruz. | TED | يصدف أننا نعيش في مجتمع يفضل آدم الأول. وغالبا ما يتجاهل آدم الثاني. |
ve genellikle, hareket eden şeylerin beyinleri olduğuna dair tasnifler yapacaklardır. | TED | وغالباً ما سيجيبون بتصنيف أن الكائنات التي تتحرك عادة ما يكون لها أدمغة. |
On katı yemek yemeliyim sanırım. ve genellikle arkasından kafayı vurup yatarım. | Open Subtitles | ربما عشر أضعاف كمية الطعام المعتادة وغالباً ما أستغرق بالنوم بعدها |
Bahsedilen zulüm kişinin ait olduğu ırk, din, milliyet, belli bir sosyal gruba veya siyasi görüşe bağlı olmak sebebiyle olabilir ve genellikle de savaş veya çatışmalar sonucu ortaya çıkar. | TED | ويكون الاضطهاد بسبب العرق أو الدين أو الجنسية أو الانتماء لمجموعة اجتماعية معينة أو الآراء السياسية وغالباً ما تكون متعلقة بالحرب والعنف. |
Bazıları bu durumlarını saklamakta çok iyi olabilir ve genellikle bunu yapmak için iyi nedenleri var. | TED | بعض الأشخاص بإمكانهم أن يكونوا جيدين جدًا في إخفاء هذه الحالة، وغالبًا ما يكون لديهم أسباب وجيهة للقيام بذلك. |
ve genellikle, şelaleler onların yukarı çıkamayacağı kadar dik. | Open Subtitles | وغالبًا تكون الشلالات حادة جدًا لتسمح لهم بالمرور |
Gözlerimizin üzerinde yer alan ve genellikle bizi olumlu düşünmeye odaklayan prefrontal kortekste çok şey olur. | TED | يعتمد ذلك في الغالب على القشرة الأمام جبهية، هذا الجزء الأمامي من مخنا الذي يقع فوق عيوننا وغالبًا ما يساعدنا على التركيز بطرق إيجابية. |
Tüm dünyada Darwin hakkında konuşmalar yapıyorum ve genellikle konuştugum konu ; Darwin in garip ters mantığıdır. ( akıl yürütmesidir ) | TED | أنني أدور حول العالم ألقي محاضرات عن داروين وفي العادة ما أتكلم عنه عن نظرية داروين الغريبة عن السببية |
ve genellikle en kırılgan elementtir. | TED | و عادة ما يكونون العنصر الأكثر ضعفا. |
ve genellikle bir şehre planlama için gittiğimde, böyle bir plan üzerine çalışacağım mülkte beni bekliyor oluyor. | TED | وعادةً حينما أصل لمدينة ما لتخطيطها، فإن خطة مثل هذه تكون جاهزة بانتظاري لتطبيقها. |