"ve hastalık" - Translation from Turkish to Arabic

    • والمرض
        
    • المرض
        
    • ومرض
        
    • والأمراض
        
    • أو الأمراض
        
    Ve yağmur geldiğinde de çoğunlukla sel felaketiyle sıkıntıyı arttırıyor, ve yoksulluk ve açlık ve hastalık döngüsüne yol açıyor. TED وحينما تهطل الأمطار، ففي الغالب تؤدي إلى فيضانات وتُضيف المزيد من المحن، وتوسع دائرة الفقر والجوع والمرض.
    Almanya'da da açlık ve hastalık yayılıyordu. Open Subtitles في ألمانيا أيضا كان الجوع والمرض ينتشران
    İranlı kadınlardan doğan her iki çocuktan biri açlık, yoksulluk ve hastalık sebebiyle ölüyor. Open Subtitles ونصف نسبة الأمهات الفرس يفقدن حياتهن عند الولادة بسبب الجوع والفقر والمرض
    Yeni veya kronik uyuşturucu kullanma ve hastalık belirtisi yok. Open Subtitles لا علامات سوء المعاملة المخدرات مؤخرا أو المزمن أو المرض.
    Kistik Fibroz hastalığı bunz güzel bir örnek, kötü bir malzeme var, ve hastalık ortaya çıkıyor, yani hastalıkla malzeme arasında direkt bir bağlantı kurabiliyoruz. TED التليف الكيسي هو مثال لمرض الذي يكون لديكم أحد المقادير السيئة التي تسبب المرض، و يمكن أن نكون علاقات مباشرة بين أحد المقادير و المرض.
    Önlerinde neyin yattığını görüyorum. Azap ve hastalık. Open Subtitles لقد رأيت ما ينتظرهم في المستقبل من معاناة ومرض
    Savaş ve anlaşmazlık, fakirlik ve hastalık ve diğer doğal ve insan yapımı felaketler gibi problemler sanki hiç gitmeyecekler gibi görünür. TED بعض المشاكل مثل الحروب والصراعات، والفقر والأمراض وغيرها من الكوارث الطبيعية والبشرية تبدو وكأنها لا تزول على الإطلاق.
    Kongo'daki bu mekana ölüm kampı da diyebiliriz. çünkü öldürülmekten kurtulan sığınmacılar açlık ve hastalık yüzünden ölümün pençesindeler. TED وهنا نستطيع أن نسمي هذا المعتقل معسكر للموت في الكونغو لأنه اللذين لن يقتلوا إما سيموتوا من الجوع أو الأمراض
    Ben gibi birinin beslenme ve hastalık arasındaki bağlantıyı keşfetmesini beklemeyebilirsiniz. Open Subtitles ومن المرجّح ألّا تتوقع أحداً مثلي أن يستكشف العلاقة بين الطعام والمرض.
    - Çünkü bu yanlış ve hastalık eti çürütür. Herkes bunu bilir! Open Subtitles لأنّ ذلك خطأ، والمرض يجعل اللحم فاسدًا الكلّ يعلم ذلك
    Işıklar şehrinde insan ırkı sonunda acı, nefret ve hastalık hissetmeyecek. Open Subtitles في مدينة النور، سيجد البشر الحرية من الألم والكراهية والمرض
    Diyet ve hastalık konularında bilmediğim çok şey olduğunu fark ettim. Open Subtitles أدركتُ أنّه كان هناك الكثير حيال الغذاء والمرض الذي لم أسمع به مطلقًا.
    Şiddet ve hastalık getirerek uzaylılar güvenliğimizi ve yaşamımızı tehdit ediyor. Open Subtitles الأجانب تهدد سلامتنا وطريقة حياة، جلب العنف والمرض.
    Öğrendiklerimiz, bazı öğrencilerimizin ortada görünmeyen bir ebeveyn, düzensiz bir ev hayatı, yoksulluk ve hastalık gibi deneyimlerinin gelişen bir beyin üzerinde gerçek bir travma yaratmasıydı. TED وما تعلمناه كان أن بعض خبرات طلابنا مثل غياب الوالدين الحياة المنزلية الفوضوية الفقر والمرض يحدث ضررا حقيقيا على المخ قيد التطور.
    Ve kaç tane geçmiş ya da gelecek varlığın olursa olsun... bunların tümü acı ve ıstırap ve hastalık ve ölüm tarafından... delik deşik edilecektir. Open Subtitles ولا يهم عدد الحيوات التي تمتلكها في الماضي أو المستقبل... لأنها ستخترق كلها بالحزن والألم... والمرض والموت.
    Hiç fark etmez. Sivrisinek, aynı sivrisinek ve hastalık, aynı hastalıktır. Siz, risk altındasınız. TED هذا لا يهم حقًا. إنها نفس البعوضة وإنه نفس المرض. أنت في خطر.
    Aynı dönemde, babam ve erkek kardeşimi kanserden kaybetmiştim ve hastalık konusunda muhtemelen fazla hassas davranıyordum. TED و في نفس تلك الفترة والدي و أخي توفيا بالسرطان و لقد كنت تقريباً أعاني من فرط القلق بسب هذا المرض
    Sonra da ikinci bir patlama olacak, ve hastalık ülkeden ülkeye o kadar hızlı yayalacak ki siz ne olduğunu anlayamayacaksınız. TED بعد ذلك سيكون هناك إنتشار ثانوي، وسينتشر المرض من دولة لأخرى بسرعة شديدة بحيث لا تعرف ما الذي أصابك.
    Ama ben nöbete kaldığımda boyunlarında delik olan zavallı kanserlilere bakıyorum her yerde tükürük, gargara, iğrenç kokular ve hastalık var. Open Subtitles لكن عندما أعمل بهذه النوبة أجد مرضى السرطان التعساء بفتحات في أعناقهم، يبصقون ويتغرغرون، برائحة نتنة جرّاء المرض والوهن
    Pandemi olduğunda, yüksek hıza sahip bir şey olduğunda, eğer ilk iki haftayı kaçırırsan, ilk hafta geç kalırsan, ölüm ve hastalık oranlarının arttığı ilk iki hafta olmaktan çıkar, zirveye ulaştığı iki hafta olur. TED كما تعلم، عند وجود جائحة، شيء يتفشى بسرعة هائلة، إذا فاتك الأسبوعين الأولين، لو تأخرت أسبوعين، فإنك لا تخسر وفيات ومرض من أول أسبوعين، إنهما الأسبوعين في ذروة هذا الأمر.
    Tıpkı ağ kafesler gibi bu göletler, kirlilik ve hastalık yaymaya yatkın. TED كالحظائر، هذه البرك عرضة لنشر التلوث والأمراض.
    İlişkili bilgileri birbirine bağlayarak ve bağıntıları saptayarak daha çok bilgi elde ettiğimiz gerçeği günlük yaşamın birçok yönünü bilgilendirip zenginleştirebilir, bunu trafik veya mali durumlar gibi gerçek zamanlı, tıp veya meteoroloji gibi kısa süreli gelişmeler veya iş, suç ve hastalık trendleri gibi öngörüsel durumlarda yapabilir. TED الحقيقة التي يمكن أن نجني المزيد من المعرفة بربط المعلومات ذات الصلة معًا واكتشاف علاقات ترابط يمكنها اعلام واثراء نواحٍ عديدة من الحياة اليوميّة، إما في الوقت الحقيقي، كحركة المرور أو الظروف الماليّة، وفي التطورات قصيرة الأمد، كالخدمات الطبيّة والأرصاد الجويّة، أو في الحالات التنبؤيّة، كتوجهات الأعمال، أوالجريمة، أو الأمراض.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more