Yaban mersini ve portakal parçacıklı, Vanilla latte, | Open Subtitles | لاتيه الفانيلا كعكة التوت والبرتقال البري |
Sonra yağmur bitip gün ortaya çıkınca hava yasemin ve portakal gibi kokuyor. | Open Subtitles | ثم ينجلي المطر وتشرق الشمس وتنبعث في الهواء رائحة تشبه الياسمين والبرتقال. |
- Kahve karışık yumurta, kizarmış ekmek ve portakal suyu. | Open Subtitles | وبيض مقلي و توست قمح وعصير برتقال لو سمحت |
Büyük Ahıl Burger'inden, Gülümseyen patates ve portakal soda istiyorum. | Open Subtitles | أودّ بيرجر الحضيرة الكبير , سملي وبطاطس مقلّية و عصير برتقال. |
9 dönüm, 1200 ağaç, limon ve portakal. | Open Subtitles | تسعة هكتارات، 1200 شجرة ليمون وبرتقال |
Sanırım yok. Bilmiyorum kaç tane limon ve portakal ortalığa yayıldı. | Open Subtitles | ربما لست كذلك لا أعلم كم عدد البرتقال والليمون |
Süt ve portakal suyu iyi olacak. | Open Subtitles | أوه، حسنا. الحليب وعصير البرتقال يعمل تماما بشكل رائع. |
Ve biz su birikintisi aşağı konum su ve portakal kabuğu. | Open Subtitles | ونحن وصولا الى بركة القشور المياه والبرتقال. |
Çünkü Everglades sadece yedi milyon Floridalının içme suyundan sorumlu değil; bugün aynı zamanda 300 milyondan fazla Amerikalıya yıl boyunca domates ve portakal için tarımsal alanlar da sağlıyor. | TED | حيث أن الايفيرجليد ليست فقط مصدر مياه الشرب لحوالي 7 ملايين ساكن في فلوريدا؛ تساعد اليوم على تغذية الحقول الزراعية المخصصة للطماطم والبرتقال المتوفر طوال السنة لأكثر من 300 مليون أمريكي. |
Bulaşmadan sonra bir şey daha söylemiştin... sukabağı salatalık ve portakal. | Open Subtitles | تقولين نفس الشيئ بعد تلطيخ وجهك القرع ... والخيار والبرتقال. |
Ama şimdi elma ve portakal gibiyiz. | Open Subtitles | والآن نحن مثل التفاح والبرتقال |
- Yumurta ve portakal istiyor bir de! | Open Subtitles | -يطلب مني البيض! والبرتقال ! |
Sütlü çay ve portakal suyu istiyorum bir de ve tereyağlı ayçöreği. | Open Subtitles | ماذا يمكنني أن أحضر لك؟ شاي بالحليب وعصير برتقال طازج... |
Bir de bira ve portakal suyu. | Open Subtitles | سوف نشرب جعة وعصير برتقال. |
Ben de gidip kendime çöpte mısırlı sosis ve portakal suyu almıştım. | Open Subtitles | ثم ذهبت لأخذ "نقانق" و " وعصير برتقال"َ |
Sana çilek, şeftali ve portakal getirdim. | Open Subtitles | معي فراولة وخوخ وبرتقال من أجلك |
Yanında taze greyfurt ve portakal getirmişti. | Open Subtitles | أحضر... زنباعًا ناضجًا وبرتقال |
Lavanta ve portakal! | Open Subtitles | الخزامى والليمون |
İspanyol omleti, kavrulmuş pirinç, bir kahve ve portakal suyu. | Open Subtitles | سوف يكون لي عجة الاسبانية، البني التجزئة، المزيد من القهوة وعصير البرتقال. |
Doğru anlamış mıyım bir bakalım? Tüm bunları para ve portakal için kenara mı atacaksın? | Open Subtitles | دعني أكون صريحا معك أنت على إستعداد أن تلقي كل شيئ بعيدا لأجل المال وعصير البرتقال ؟ |