Gettolar birbirlerinden, tel örgüler ve uzun ve yüksek duvarlarla ayrılıyordu. | Open Subtitles | كان احياء اليهود معزولة عما حولها خلف أسلاك شائكة واسوار عالية |
Yaptığımız ise bütün bu bilgileri taramak ve yüksek kaliteli olmayan tüm verileri ayıklamak. | TED | وما نقوم به هو القراء من خلال كل هذه السجلات وإلغاء كل البيانات التي ليست ذات جودة عالية. |
ve yüksek obezite, diabet ve kalp hastalığı görülme oranları da bunun sonucuydu. | TED | وارتفاع معدلات السمنة لديهم، وأمراض السكري والقلب كانت هي النتيجة. |
Nisan 1992'de bir gün mini eteği ve yüksek topuklu ayakkabılarıyla işe gitmek üzere yürüyordu. Bir bankada çalışıyordu. | TED | كانت ذاهبة لعملها في أحد أيام أبريل من عام 1992 .. بتنورتها القصيرة وحذائها ذا الكعب العالي. |
Bence hem modern ve yüksek teknoloji hem de çok basit olmalı. | Open Subtitles | أظنه يجب أن يكون حديثاً وعالي التقنية، لكن بسيطاً جداً أيضاً. |
Ben, benim at kuyruğum vardı, askısız bir elbise ve yüksek topuklu. | TED | بالنسبة لي، كانت لدي ضفيرة كذيل الحصان، وفستان حمالات وأحذية بكعب عالي. |
Ne maksatlı kullandığına bağlı olarak, alçak, orta ve yüksek voltaj. | Open Subtitles | فولت منخفض ومتوسط وعال.. -بالاعتماد على الكائن الذي تطلق عليه .. |
- Onun sergilediği belirtiler arasında da hafıza kaybı, deri yaraları ve yüksek beyaz kan hücresi sayımı varmış. | Open Subtitles | - من بين كل الأعراض التي وجدت - فقدان الذاكره , آفات الجلد وإرتفاع في عدد الكريات البيضاء |
Eğer çok sayıda ve yüksek kalitede kopya üretip satıyorsanız, işte bu bir sorun. | TED | إن قمت بإنتاج الكثير جدا من النسخ عالية الجودة وقمت ببيعها، ذلك ليس محمودا. |
Psikolog Margaret Marshall ve psikolog John Brown düşük ve yüksek beklentili öğrenciler üzerinde çalıştılar. | TED | عالما النفس مارجريت مارشال و جون براون درسا طُلابا ذوي توقعات عالية و منخفضة. |
Bir milimetre küçüklüğündeki bu canlı Dünya'nın hem en sıcak, hem de en soğuk iklimlerde yaşayabilir ve yüksek radyasyon seviyelerine bile dayanabilir. | TED | هذا الحيوان الذي يبلغ طوله ملليمتر واحد يمكنه تحمل أكثر البيئات حرارة وبرودة على وجه الأرض، ويمكنه حتى تحمل مستويات عالية من الإشعاع. |
Kocaman silahlarla ve yüksek hızlı kameralarla oynamak eğlenceliydi. | TED | وكان ذلك ممتعاً، اللعب ببنادق كبيرة وكاميرا فيديو عالية السرعة، |
Başkan Bourguiba, her kız ve erkek için ücretsiz ve yüksek kaliteli eğitimin kurulmasına yardım etti. | TED | ساعد الرئيس بورقيبة على تأسيس تعليم مجاني وذي جودة عالية لكل فتاة وفتى. |
Travma sonrası stres ve yüksek intihar oranının olduğu çatışma sonrası bir ülkede yaşıyorlar. | TED | هم يعيشون في مجتمع يعاني ما بعد الصراع: كثير من إجهاد ما بعد الصدمة ونسبة انتحار عالية |
Yalnızlık, yüksek kan basıncına ve yüksek kolesterole neden olur. | TED | فالوحدة تسبب ارتفاع ضغط الدم وارتفاع الكوليسترول. |
20'li yaşlara geldiğimde kesintiler ve yüksek fiyatlar her gün rastlanan şeylerdi. | Open Subtitles | بينما كنت في العشرينيات من عمري العجز وارتفاع الأسعار أصبح مجرد حقيقة في الحياة العادية |
Kırmızı mini elbisesi ve yüksek topuklularıyla sahneye çıkışını izledim, orda durdu ve dedi ki, " Ben Marsha. | TED | وقد شاهدت مشيتها على المسرح في ثوبها الاحمر القصير، و كعبها العالي و وقفت هناك و قالت،" اسمي مارشا |
O halde sezonluk, karlı ve yüksek riskli bir şey olmalı. | Open Subtitles | اذا فإن الأمر موسمي ومجزي وعالي المخاطر ربما. |
Doğum günü pastaları ve yüksek fruktozlu mısır şuruplarıyla besleniyorum. | Open Subtitles | أنا أعيش على كعك أعياد الميلاد وشراب الذرة عالي الفركتوز |
Düzgün ve yüksek sesle. | Open Subtitles | بصوت واضح وعال. |
Mary'de ciddi kalabalık korkusu var ama diyabeti ve yüksek tansiyonu kontrol altındaydı. | Open Subtitles | هيّا ماري" كانت تعاني من حالة متأخرة من رهاب الخلاء" لكن مرض السكر وإرتفاع ضغط الدم كانا تحت السيطرة |
Tırmanışın beklediğimden hızlı ve yüksek oldu. | Open Subtitles | تسلّقك كان أسرع جدّاً وأعلى مما كنتُ أتوقّع. |
Yüzünü mektuba yaklaştır ve yüksek sesle oku. | Open Subtitles | أجعلي وجهكِ قريب جداً من الرسالة وَ اقرأي الرسالةَ بصوت عالِ. |
Çimlerimin güzel görünmesine ve yüksek sesle müzik dinlememeye dikkat ederim. | Open Subtitles | سأبقي أعشابي جميلة الشكل و سأتأكد ألا أشغل الموسيقى بصوتٍ عال |
Bu şeyden yüksek akım geçirmemize izin veren, sıvı metal, ergimiş tuz ve yüksek sıcaklık birleşimidir. | TED | إنها هذه التركيبة من المعدن السائل، و الملح الذائب و الحرارة العالية التي تمكننا من إرسال تيار عالي من خلال هذا الشيء. |