"veriyorsunuz" - Translation from Turkish to Arabic

• تقيمون
• تعطون
• تعطيهم
• تعطونني
• تعطوني
• تدفعون
• أن حمايتها
• تعطونهم
• تقدمون
• تقرران

Burada parti mi veriyorsunuz? Köpük partisi, köpük banyosu, herkes çıplak mı yüzüyor?
سأسألك عن شيئاً ما وأريدك أن تُجيب بصراحة هل تقيمون حفلات هنا؟

Siz çocuklar burada çay partileri mi veriyorsunuz?
ماذا تفعلون يارجال بداخل السجن ؟ تقيمون حفلات شاى ؟

Neticede, hala elinizdeki her bir peniyi 'fakir' denilenlere veriyorsunuz.
ومع هذا ماتزالون تعطون كل بنسٍ إلى من يُسمون بالفقراء.

Farz edelim ki kurallar şöyle: içeceğiniz suyu... ...onlara vermek için teklif ediyorsunuz... ve yapay yer fıstığını da o kişiye veriyorsunuz.
لأن الشروط هي: كل مرة تعرض فيها شرابا على أحد تعطيهم الشراب و تعطيهم قطعك الصغيرة من الستايروفوم أيضا

Niye veriyorsunuz?
لم تعطونني هذه الحياة.

Evimi elimden alıp bana 20 yaşında bir araba mı veriyorsunuz?
ستَأْخذُوا بيتَي و تعطوني سيارة قديمة من 20 سنة؟

Açıklayayım, çocuklara baksın diye, bu kadına para mı veriyorsunuz?
دعونى أفهم ذلك أنتم تدفعون لهذه المرأة لتجلس مع الأطفال؟

Audrey'e duyduğunuz sevginin kasabadakilere zarar vermesine izin veriyorsunuz.
أنت تسمح لعواطفك اتجاه أودري تؤذي اي شخص أخر في هذه المدينة لا ينبغي لنا أن حمايتها.

Onlara güç veriyorsunuz. Mikrofonu yüzüme sokarak Azizleri güçlendiriyorsunuz.
انتم تعطونهم قوة اكبر بزرع هذا المايك في وجهي

Çocuklara yalnızca Dr. Pepper mı veriyorsunuz?
حسنٌ, هل تقدمون فقط د. "بيبر" شراباً للأطفال؟

Siz her şeye karar veriyorsunuz ve ben hiçbir şey söyleyemiyor muyum?
أنتما تقرران كل شيء وأنا ليس لي رأي؟

- Evden ayrıldığımız anda parti mi veriyorsunuz yani?
إذن هكذا يكون الوضع؟ ما أن نغيب للحظة تقيمون حفلة؟

Siz de amma sık parti veriyorsunuz.
انكم تقيمون العديد من حفلات الغذاء

- Parti mi veriyorsunuz?
إذاً هل تقيمون حفلاً أيها الرفاق؟

Yani insanlara birbirinden farklı çok sayıda görev veriyorsunuz.
فأنتم تعطون الأشخاص الكثير و الكثير من المهام المختلفة.

Şehri yakıp yıkıyorsunuz, boş sözler veriyorsunuz ve yolunuzda kimleri incittiğinizi umursamıyorsunuz.
أنتم تقوقون بجرف المدن و تعطون الوعود الفارغة و لا تهتمون بمن ستأذون بطريقكم

Çocuk yaştaki gençlere silah veriyorsunuz.
أنتم تعطون الأسلحة للأطفال الصغار

Çok da fazla su veriyorsunuz.
أنت تعطيهم مياة أكثر من اللازم

Wilkie'nin elinin nasıl olduğunu anlar anlamaz bana sinyal veriyorsunuz.
عندما تكتشف (ويلكي)ِ, عليكم أن تعطونني إشارة

Siz kahverengi veriyorsunuz.
أنتم تعطونني اللون البني.

Bana ne ilacı veriyorsunuz siz?
ما العقاقير التي تعطوني إياها أيها الناس بحق الجحيم؟

şimdi de dileğinizi veriyorsunuz? Neden benim için bunları yapıyorsunuz?
و تعطوني أمنيتكم لماذا تفعلون هذا؟

-Ama bana onu korumam için, para veriyorsunuz arkadaşı olmam için değil.
ولكنكم تدفعون لي كي أحميها، صح؟ وليس لكي أصادقها؟

Merhaba memur bey, isimsiz kaçırma ihbarlarına ne kadar para veriyorsunuz?
مرحباً أيها الشرطي كم تدفعون مقابل معلومة من مجهول عن عميلة إختطاف ؟

Çünkü sanıyoruz insanlar size x-box veriyor, ve siz de onlara geri meyveli kek veriyorsunuz.
لأننا نعتقد بأن الزبائن يعطونكم اكس بكس وأنتم تعطونهم كيك الفواكة بدلا منها

Efendi'ye tam olarak istediği şeyi veriyorsunuz.
أنتم تقدمون للسيّد تماماً ما يُريد

Sen ve Mona dansa gittiğiniz zaman, kimin dansı yöneteceğine nasıl karar veriyorsunuz?
إن رقصتِ مع (مونا)... كيف تقرران من يقود الرقصة؟