Kimler veya neler, bilmiyoruz ama yaşıyorlarsa, ki yaşıyorlar beslenmeleri de lazım. | Open Subtitles | من خلال شيء ما أو من شخص ونحن لا نعرفه لكن هم أحياء , ويعيشون ويعملون ومن ثم يتوجب عليهم الاكل |
Ağabeylerim vuruldu, ama yaşıyorlar. | Open Subtitles | تعرض إخوتي لإطلاق النار وما زالوا أحياء. |
Büyükbabalarıyla yaşıyorlar, bana nefret hakkında bildiğim her şeyi öğreten adamla. | Open Subtitles | يعيشان مع جدهما. الرجل الذي علمني كل شيءٍ أعرفه عن الكراهية. |
Çocukların sadece yarısı okula gidiyor, yani insanlar çok kötü koşullarda yaşıyorlar. | TED | فقط النصف من الأطفال يذهبون للمدارس، ما يعني أنهم يعيشون معيشة مضنية. |
Yalnız, biz birbirimizle yaşamıyoruz; bizim deli benliklerimiz birbirleriyle yaşıyorlar ve bir kopukluk salgınını ebedileştiriyorlar. | TED | لكننا لا نعيش مع بعضنا البعض؛ ذواتنا الهلعة تعيش مع بعضها وتنشر وباء من الانفصال عن بعضنا الآخر. |
Ülkemizi, yiyeceğimizi ele geçirdiler. Evlerimizde yaşıyorlar. | Open Subtitles | لقد اغتصبوا ارضنا , غذائنا , عاشوا داخل منازلنا |
Binlerce insan tam veya yarı zamanlı çalışıyor, ve arabalarında yaşıyorlar. | TED | آلاف الناس يعملون بدوام كامل و جزئي، ويعيشون في سياراتهم. |
Söylenenler ve tipler canlı ve evimde yaşıyorlar. | Open Subtitles | أن الأساطير والنماذج أحياء ومعافون ويعيشون فى شقتى |
Necat ve Ali Bazzy Dearborn'un kenar mahallelerinde yaşıyorlar. | Open Subtitles | نجاح وعلى بازى ينشئان أطفالهما فى أحياء ديربورن |
Fiziksel ve kimyasal işlemleri askıya alınmış ama evet, yaşıyorlar. | Open Subtitles | عملياتهم الطبيعية والكيميائية متوقفة لكن نعم، هم أحياء |
Ebeveynlerin hayatta ve Nebraska'da yaşıyorlar. | Open Subtitles | بل لديكِ.عائلتك أحياء ويعيشون في نيبراسكا |
Anlamıyorum. Zaten beraber yaşıyorlar. Neden evlenmek zorundalar ki? | Open Subtitles | إنهما يعيشان مع بعضهما بالفعل لماذا يريدان الزواج إذا ؟ |
Karısı Madhu ve oğlu Lakshman Darjeeling'de yaşıyorlar. | Open Subtitles | لكنّ زوجته مادو و ابنه لاكشمان يعيشان في دارجيلينج |
- İki tane. - Annemle Kolombiya'da yaşıyorlar. | Open Subtitles | اجل , لدي اثنتان ,وهما يعيشان مع والدتي في كولمبيا |
Kanun onlara dokunamıyor. Yasak bir şeyleri yok ve huzur içinde yaşıyorlar. | Open Subtitles | القانون لا يمكنه الاقتراب منهم لأنهم يعيشون بسلام ولا يفعلون شيئا ممنوعاً |
Aslında, 12 boyutlu bir uzayda yaşıyorlar. Burada ufak bir hile yapıyoruz. | TED | في الواقع هي تعيش في فضاء مؤلف من 12 بُعداً. لذا نستخدم حيلةً صغيرةً. |
Ormanlarda, tepelerde yaşıyorlar. Küçük gruplar halindeler. | Open Subtitles | شمالاً في البلاد الزراعية حيث الغابات والتلال عاشوا هناك في مجموعات صغيرة |
Çünkü hayattalar. yaşıyorlar | Open Subtitles | هذا لانهم احياء |
Onlar başka bir güneş sistemindeki başka bir gezegende yaşıyorlar. | Open Subtitles | إنهم يسكنون على كوكب آخر في نظام شمسي مغاير |
Gururlular. Papua Yeni Gine'nin dağlıklarında yaşıyorlar. | TED | فخورين بانفسهم. يقطنون تلال بابو الجديدة في غينيا. |
Buradayım, zira Çinli göçmenler otuz kişi bir odada yaşıyorlar. | Open Subtitles | أنا هنا لذا المهاجرون الصينيون لا يجب أن يعيشوا 30 في غرفة |
yaşıyorlar, biliyorlar... ve bu cehennemi paylaşıyorlar. | Open Subtitles | يَعِيشونَ ويَعْرفونَ... و يساهمون بهذا الجحيمِ. |
Baba ya da oğlu hala buradalar mı? Lee Mullens ve Colby Bachner 1844 Shadow Wood Sokağı'nda yaşıyorlar, kurbanların atıldığı yerin 9 km ötesinde. | Open Subtitles | هل لازال الابن ووالده يسكنان في نفس المنطقة؟ |
Onlar... Onlar... İkisi de profesör ve bir teknevde yaşıyorlar, yani bayağı uzaktalar. | Open Subtitles | هما أستاذان ويعيشان في منزل عائم ما يعني أنهما بعيدان |
- Evet canım, orada yaşıyorlar. | Open Subtitles | نعم يا عزيزتي ذلك مكان عيشهم |
İki aydır burada yaşıyorlar, ve hiç arkadaşları yok. | Open Subtitles | لقد عاشا هنا منذ شهرين وليس لديهما أصدقاء |