Birkaç gün birlikte yaşadılar ve düğünü iptal ettiler. - Tanrım. | Open Subtitles | و لكنهما عاشا مع بعضهما ليومين و قررا بعدها إلغاء الزفاف |
Peter, prens onu buldu ve birlikte sonsuza dek mutlu yaşadılar. | Open Subtitles | بيتر، لقد وجدها وهما عاشا بسعادة طوال العمر |
Onlar Küçük Asya'da yaşadılar ve yaklaşık yüz yıl önce olan bir soykırımdan sonra Yunanistan'a kaçtılar | TED | كانوا يعيشون في آسيا الصغرى، ثم هربوا إلى اليونان بسبب الإبادة الجماعية التي حدثت قبل مئات السنين |
Ve bayanlar baylar, üç-altı ay daha uzun yaşadılar. | TED | وأيها السيدات والسادة، كانوا يعيشون لفترة أطول ما بين ثلاثة إلى ستة أشهر. |
Ve takip eden çalışmalardan biliyoruz ki bunlar petrole hiç bulanmamış penguenler kadar uzun yaşadılar ve neredeyse onlar kadar iyi üreme gösterdiler. | TED | وعلمنا من دراسات متابعة أنها عاشت لمدة.. تقوق ما عاشته أي بطاريق غمرت بالنفط كما تناسلت بنجاح |
Onlar binlerce yıl boyunca yağmur ormanlarında ki büyük dağın kutsal gölgesi altında yaşadılar. | Open Subtitles | لقد عاشوا في الغابة الماطرة تحت ظلال الروح العظيمة للجبل , لأف السنين |
Şu ana kadar, onların başına açtığım belalar yüzünden oldukça zor bir hayat yaşadılar. | Open Subtitles | لقد مروا بأموراً عصيبة ويستحقون أفضل من ذلك |
Onlara söylemem gerektiğini biliyorum. Ama söyleyemem işte. Zaten çok şey yaşadılar. | Open Subtitles | أعلم أنّي يجب أن أخبرهم، لكن لا أقدر، فلقد مرّوا بكثيرٍ من العناء |
Bir hafta lüks hayatı yaşadılar. | Open Subtitles | عاشو حياة عالية لمدة اسبوع واحد |
Peter, onu buldu ve onlar... sonsuza kadar mutlu yaşadılar. | Open Subtitles | بيتر، لقد وجدها وهما عاشا بسعادة طوال العمر |
10 yıl boyunca birlikte yaşadılar. Birbirlerinden yardım alabilirler. | Open Subtitles | لقد عاشا معا لما يفوق ال10 سنوات لذا من المسلم به انهما سيفهمان بعضهما |
Kaçmak için kullandıkları patika... boyunca uzanan, yıldırım düşmesiyle... yanan iki sedir... ağacının yanında yaşadılar. | Open Subtitles | وقد عاشا بمكانٍ... حيث كانت توجد شجرتي أرز متفحمتين... كانت قد ضربتهما صاعقة... |
Ama onlar Tanrının Oğlu'yla birlikte yaşadılar. | Open Subtitles | لكنهم قالوا أنهم كانوا يعيشون مع ابن الله |
Bu şekilde dört yıl yaşadılar kendi kendilerine yalnız bir şekilde. | Open Subtitles | عاشوا بهذه الطريقة لسنوات يعيشون لأنفسهم وحسب |
Onlar bu kadar zaman orda yaşadılar onları ordan çıkartmak yasal hakkınız olabilir | Open Subtitles | هم يعيشون هناك من مدّة طويلة في ازالتهم من هناك قانونيا أنت قد تكون محقاً يا سيدي |
Bunlar Mali İmparatorluğu hikayeleriyle büyüyen toplumlardı; Timbuktu'nun büyük kütüphanelerinin gölgesinde yaşadılar. | TED | تلك المجتمعات التي نشأت على سماع قصص إمبرطورية مالي؛ قد عاشت تحت ظل المكتبات العظمى لتمبكتو. |
Havada, suda ve karada yaşadılar. | Open Subtitles | و قد عاشت في الجو و الماء و الأرض أيضاً على حد سواء |
Hayatlarının bu gününe kadar, aşağılanma, istismar ve kölelik yaşadılar. | Open Subtitles | لقد عاشوا كل تلك الفترة حياة العبودية الإستغلال والإذلال |
Hikayemiz başladığından beri, atalarımız, diğer hayvanlar gibi, onları çevreleyen dünyanın sınırları içinde yaşadılar. | Open Subtitles | منذ أن بدأت قصتنا وقد كان أجدادنا , كسائر الحيوانات قد عاشوا داخل حدود العالم من حولهم |
Ve 14 ya da 28 gün daha yaşadılar, ta ki biz onları neyin yanlış gittiğini anlamak için öldürene dek. | TED | وقد عاشوا في الواقع 14 يوماً أو 28 إلى أن قررنا أن نقتلهم لنشرحهم ونكتشف ما الذي حدث بشكل خاطئ |
Ve sonra da hep mutlu yaşadılar çünkü piyangoyu kazanıp Havai'ye yerleştiler. | Open Subtitles | وعاشا سعيدين إلى الأبد لأنهما ربحا اليانصيب وانتقلا إلى هاواي |
Çocuk büyüdü ve bir gün yeniden kavuştular ve sonsuza dek mutlu yaşadılar. | Open Subtitles | وبعدها عاد الطفل وفي يوم من الايام تم لم شملهم وعاشوا بسعادة ابدية |
Güzel kızla evlendi ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar, değil mi? | Open Subtitles | و تزوج الفتاة الجميلة و عاشوا حياة هنيئة للأبد ، أليس كذلك ؟ |
Annen ve arkadaşları birlikte çok şey yaşadılar. | Open Subtitles | والدتكِ واصدقائها خاضوا الكثيرَ معاً |