Bu çok saçma, Said gibi adamlar yaşamak için her şeyi yaparlar. | Open Subtitles | هذا غير منطقي, شخص مثل سعيد لديهِ كُل شيئ للعيش من أجله |
Bu da yaşamak için 3 ayım kaldığı anlamına geliyordu. | Open Subtitles | والذي كان معناه إنه لديً بالضبط ثلاثة أشهر متبقية للعيش. |
yaşamak için, deniz şakayıklarının dokunaçları arasında, ...oldukça zorlu bir yer seçmiş. | Open Subtitles | يبدو أنه انتقى مكاناً قاسياً للعيش به بين مجسّات شقائق النعمان البحري. |
yaşamak için yeni bir yer aramaya başlasan iyi olur. | Open Subtitles | من الأفضل لك أن تبحث عن مكان جديد لتعيش فيه |
Güzel bir şekilde yaşamak için Amerika'ya geldim ama nihayetinde bir çöpten farksızım. | Open Subtitles | ،لقد ذهبت إلى أمريكا لأعيش جيداً ولكنني في النهاية إلى جانب صندوق قمامة |
O adam, San Fransico State üniversitesi'nde profesörken üniversiteden araştırmasını yaşamak için ayrılmış. | Open Subtitles | الرجل , كان بروفسور بسان فرانسسكو ولقد ترك الجامعة , ليعيش في ابحاثه |
Babamla yaşamak için giderse ne olur tahmin edebiliyor musun? | Open Subtitles | هل تستطيع التخيل ماذا سيحصل اذا ذهبت للعيش معه ؟ |
Bunlardan niye vazgeçeyim, berbat, küçük bir kasabada takma adla yaşamak için mi? | Open Subtitles | الآن، لمً أريد ترك كلّ ذلك للعيش في قرية معزولة تحت اسم مستعار؟ |
Orangutanlar, orman bitki örtüsünde yaşamak için bir hayli uzmanlaşmışlar. | Open Subtitles | إنسان الغاب بدرجة عالية من التخصص للعيش على قمم الاشجار. |
Böylece eşiniz borçlarını ödemeye odaklanabilir ve yaşamak için bir yer bulmaya. | Open Subtitles | بهذه الطريقة يمكن لزوجكِ التركيز لسداد ديونه. و الحصول على مكان للعيش. |
Sanat ve estetik felsefesi yapıyorum, açıkçası, yaşamak için. | TED | أعمل في فلسفة الفن و علم الجمال فعليا للعيش. |
Size dürüst olmak zorundayım, onunla sadece bir kaç ay kaldık, çünkü daha sonra, diğer öğrenciler yerine bir danışmanla yaşamak için gönderilmişti. | TED | ولأكون صريحة معكم عشنا سوياً لشهرين فقط لأنها انتقلت فيما بعد للعيش مع مستشارة بدلاً من العيش مع طلبة آخرين |
Neredeyse her yer, tarlalar ve ormanlar, mangrovlar ve kırlar, ateş böceklerinin yaşamak için gerektiği yerler, gelişmek ve yayılmak için kullanılıyor. | TED | الحقول والغابات في كل مكان تقريبًا والمروج وأشجار المانغروف التي تحتاجها اليراعات لتعيش تفسح المجال للتنمية والتمدد. |
Pekçok yaşam birimi yaşamak için başka yaşam biçimlerine gereksinim duyar. | Open Subtitles | العديد من أشكال الحياه تتطلب أشكال حياه أخرى لتعيش |
Ölümün olmadığı bir dünyada yaşamak için. Yeterince ölüm gördüm. | Open Subtitles | لأعيش في عالم بدون موت لقد رأيك بما يكفي منه |
Ahpab, yaşamak için bana başka bir yer lazım buna daha fazla katlanamam | Open Subtitles | أحتاج إلى مكان جديد لأعيش فيه ياصديقي ليس بالإمكان عمل هذا بعد الآن |
Orada ölümle yüzleşirken yaşamak için bir sebebi vardı: Sevgi. | TED | يستلقي هناك يواجه الموت حيث كان لديه سبب ليعيش : الحب. |
Ve insanların her gün yaşamak için savaştığı ve tek bir öğün dahi kazanamadığı yerlerde buldum. | TED | ووجدت نفسي في أماكن يحارب فيها الناس يومياً ليعيشوا دون أن يتمكنوا من الحصول على وجبة واحدة. |
Biz yaşamak için yeriz, onlar ise yemek için yaşarlar. | Open Subtitles | إن دائما لديهم طعام نحن نأكل لنعيش وهم يعيشون ليأكلوا |
Yoksul olduklarında, yaşamak için genellikle gerekeni yaptıklarını bilirsiniz. | TED | وعندما تكون المخلوقات مُعدمة، فتعرفون أنهم على الأرجح يقومون بما يلزمهم للبقاء على قيد الحياة. |
Çoğunuzun yaşamak için çalıştığı aşikâr. | TED | لا شك أن العديد منكم يعمل من أجل العيش. |
Bir kara delik yaklaşık olarak 230 metrik tona ulaştığında yaşamak için sadece bir saniyesi olacak. | TED | عندما يبلغ الثقب الأسود حوالي 230 طنًّا متريًّا، فسيكون لديه ثانية واحدة أخرى فقط لكي يعيش. |
Başkasının ödeyeceği bir motel odasında yaşamak için çok yaşlısın. | Open Subtitles | أنت كبير على العيش في شقة وشخص آخر يدفع لك |
Hayatımı ve yaşamak için ne iş yaptığımı anlatan bazı fotoğraflarım var. | TED | لدي بعض الصور تمثل حياتي وما افعله لكسب العيش |
yaşamak için daha kolay yollar olmalı, ama onlar o kadar eğlenceli değil. | Open Subtitles | هناك طرقٌ أسهل لكسب لقمة العيش لكنها ليست ممتعة كهذه |
yaşamak için bilgiye ihtiyacım yok. Böyle mutluyum. | Open Subtitles | لا أحتاج إلى العلوم لكي أعيش كما أني أفضّل ما أنا عليه |
Sizler dindar insanlarsınız, ama dini yaşamak için tek yol olarak düşünemezsiniz. | Open Subtitles | أنتم متدينون و لكن لا تعتقدون بأن الدين هو الطريق الوحيد للحياه |
yaşamak için tek şansın çeltik bataklığına dalmak... nefesini dört dakika tutmak. | Open Subtitles | وفرصتك الوحيدة للنجاة بأن تغوص في حقل الأرز وتحبس أنفاسك لأربعة دقائق |