"yaşamak zorunda" - Translation from Turkish to Arabic

    • أن يعيش
        
    • يجب أن تعيش
        
    • أن نعيش
        
    • مضطراً للعيش
        
    • عليه العيش
        
    • تضطري للعيش
        
    • يتحتم عليكِ
        
    • مضطر للعيش
        
    • ليس على العيش مع
        
    • مجبر على العيش
        
    • لم يجدوا مكاناً
        
    • علي أن أعيش
        
    • إضطررت للعيش
        
    • أتعايش مع
        
    • اضطررت للعيش
        
    Bir kez daha o geceyi başkalarının yaşamak zorunda kalmasını istemiyorum. Open Subtitles لا أريد أن يعيش أحد من خلال تلك الليلة مرّة أخرى
    Yani, tek başına yaşamak zorunda kalacaksın. Bunu yapabileceğine emin misin? Open Subtitles أعني أنك يجب أن تعيش بمفردك هل أنت متأكد أنك قادر على ذلك؟
    Peki, hep kaçak yaşıyor olsak da vahşiler gibi yaşamak zorunda değiliz. Open Subtitles لأنه على المدى يجب أن نعيش مثل الهمج. يمكنني نقدم لكم كاردوني؟
    En azından sevimsiz bir şeyle yaşamak zorunda değilim. Open Subtitles على الأقل أنا لست مضطراً للعيش مع شئ قبيح
    Müvekkiliniz, babasının adının aklanmadığı gerçeğiyle yaşamak zorunda. Open Subtitles عميلك عليه العيش مع الإلتباس في إسم والده الذي لم يتم تبرئته
    Senin söylemesi kolay. Büyü yapmadan yaşamak zorunda kalmadın. Open Subtitles يسهل عليك قول ذلك، فلم تضطري للعيش بدونه.
    Muhammed, bu savaştan sağ çıkan her insan gibi bu bombanın korkunç sonuçlarıyla günbegün yaşamak zorunda. TED محمد كباقي كل الناجين من كل أنحاء العالم، كان عليه أن يعيش التداعيات الرهيبة للذخائر العنقودية على نحو يومي.
    Bütün yaptığın inlemek! Yaptıklarınla yaşamak zorunda olan benim. Open Subtitles كل ما تفعله هو التذمر، أنا من عليه أن يعيش مع ما فعلت
    Artık, ne zaman öldüreceği düşüncesinin korkusu boyunduruğunda yaşamak zorunda. Open Subtitles و الآن طبعاً عليه أن يعيش في خوفٍ في إنتظار متى سيقتل
    Meksika'dayken bir süreliğine vahşi ortamlarda yaşamak zorunda kalabilirsin. Open Subtitles الان , إذا ذهبت للمكسيك يجب أن تعيش في البراري لوقت قصير
    Hey, eski çiftimiz başka bir yerde yaşamak zorunda. Open Subtitles يجب أن تعيش زوجتي القديمة في مكان ما
    İngiltere'de bu tür bir devlet kontrolü altında yaşamak zorunda kalan doktorların durumunu merak ediyordum. Open Subtitles أنا كنت أتسائل مع ذلك ما الذي يحبه الأطباء هنا في بريطانيا؟ نحن يجب أن نعيش تحت هذا النوع من سيطرة الدولة
    Ya hep burda yaşamak zorunda kalırsak? Open Subtitles ماذا إذا اضطررنا أن نعيش بمثل هذه الشقة للأبد؟
    Artık en azından bu kocaman evde yanlız yaşamak zorunda kalmayacaksın. Hayır. Open Subtitles على الأقل لن تكون مضطراً للعيش بمفردك فى هذا المنزل الكبير
    - Biliyorsun, orada yaşamak zorunda değilsin. Open Subtitles انت لست مضطراً للعيش هنا بالاسفل
    Yani o bununla yaşamak zorunda artık. Open Subtitles إذن عليه العيش بذلك، هل بإمكانك؟
    Ama evliyse karısıyla yaşamak zorunda. Open Subtitles إن كان متزوجاً فيجب عليه العيش مع زوجته
    Onunla yaşamak zorunda olan sen değildin. Open Subtitles لم تضطري للعيش معه
    yaşamak zorunda da değilsin, değil mi? Open Subtitles -حسنٌ ، لا يتحتم عليكِ ذلك ، صحيح؟
    Şu herifle bir arada yaşamak zorunda olmayayım da gerisi önemli değil. Open Subtitles ذات يوم لن أكون مضطر للعيش مع ذلك الأحمق , ولا يهمني
    Bununla yaşamak zorunda kalırım. Open Subtitles ليس على العيش مع هذا
    Çıplak, tanrısız bir boşlukta, kara, saçma bir evrende bir deligömleği oluşturan korku ve aşağılanmanın olduğu engin bir boşlukta küçük bir alev gibi yaşamak zorunda kalan insanın çıkmazı. Open Subtitles ماذق رجل مجبر على العيش فى الجرداء و الخلود فى الالحاد مثل لهب صغيرة الخفقان في فراغ هائل ليس شئ الا الضياع الرعب و التدهور
    100 aile evsiz kaldı ve yolda yaşamak zorunda kaldı. Open Subtitles مئة عائلة لم يجدوا مكاناً للعيش سوى فى العراء
    Hayatımın tamamını bir mil karelik çentikli sahil şeridinde yaşamak zorunda kalmadığım için çok rahatladım. Open Subtitles لقد ارتحت كثيراً حينما علمت أنه لايتوجب علي أن أعيش حياتي كلها على مسافة ميل واحد مربع من ساحل مضرّس
    Senin yerine yaşamak zorunda kalsam bile olmaz. Open Subtitles ليس لو إضطررت للعيش من خلالك
    Harika. Bundan sonra kimsenin beni görmediği bir dünyada yaşamak zorunda kalacağım. Open Subtitles عظيم ، يجب أن أتعايش مع حقيقة أن لا أحد يرانى
    Annem ben 5 yaşındayken öldü ve ben o puştla yaşamak zorunda kaldım. Open Subtitles أمي ماتت عندما كان عمري 5 سنوات و اضطررت للعيش مع ذلك الوغد

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more