Yıllar önce, hâlâ İstanbul'da yaşarken Orta Doğulu kadın yazarlar üzerine araştırma yapan bir Amerikalı akademisyen benimle görüşmeye gelmişti. | TED | منذ سنوات، عندما كنت لا أزال أعيش في إسطنبول، جاءت باحثة أمريكية تعمل على الكاتبات النساء في الشرق الأوسط لمقابلتي. |
Ben yoğurt adamla yaşarken, her şey basit ve güzeldi. | Open Subtitles | عندما كنت أعيش مع فتى الزبادي، كان الأمر بسيطا وجميلا |
Çok kıymetli bir cevherin üstünde yaşıyoruz ve yaşarken bu gezegenden ayrılacağız. | TED | نحن نعيش على جوهرة ثمينة وفي خلال حياتنا سننتقل من هذا الكوكب. |
Sanki ben ölmüşüm gibi, sen yeni hayatını yaşarken nerelerdeydik? | Open Subtitles | أين نحن عندما كنت تعيشين حياتك الجديدة وتتظاهرين بأننى ميت |
Herkes hayatını yaşarken, ben tüm vaktimi televizyon karşısında geçirdim. | Open Subtitles | عندما كان الآخرون يعيشون حياتهم، أهدرت حياتي على مشاهدة التلفاز. |
Ben kendi evimde yaşarken, kimseye cevap vermek zorunda değildim. | Open Subtitles | عندما كنت أعيش في المنزل, لم يكن عليّ السماع لأحد |
Fakat, Zimbabve'de yaşarken, kendimi bir avukat veya politikacı rolünde görmüyordum. | TED | ولكن بينما كنت أعيش في زيمبابواي، لم أكن أرى نفسي كمناصرة أو سياسية. |
Bir sanat eseri olarak yaşarken düşüşler ve çıkışlarla karşılaşmak zorunda kaldım. | TED | لقد اضطررت لمواجهة صراعات وانتصارات بينما أعيش حياتي كفن |
Bunca aptalla dolu bir dünyada yaşarken başka ne yapabilirim? | Open Subtitles | ماذا يمكن أن أكون عندما أعيش في مثل هذا العالم من الحمقى ؟ |
Evet. Böyle bir yerde yaşarken sahip olduğunuz en bol şey zamandır. | Open Subtitles | نعم، فبما إنني أعيش هنا فلدي الكثير الكثير مما أعمل |
Düşünün, kendi yuvalarımızda yaşarken, kuru, sıcak ve yumuşak vücutlarımız vardı. | Open Subtitles | فكّر، حينما كنا نعيش فى جحورنا: جافة، ناعمة، وأجساد دافئة |
Ve biz Lamia'da yaşarken, şatonun dış tarafında beklerdim ve ışığı açıp kapamanı izlerdim. | Open Subtitles | و عندما كنا نعيش في لاميا, كنت اقف خارج قصرك و اراك و انت تفتح و تغلق الانوار. |
Başkaları kutuların içerisinde yaşarken nasıl böyle evlerde yaşarız? | Open Subtitles | كيف يمكن أن نعيش في بيوت كهذه وآخرون يعيشون في صناديق؟ |
Ve onun çatısı altında yaşarken de, nefretini bir taş gibi içinde taşıyabilirsin. | Open Subtitles | وبينما أنت تعيشين تحت سقفِه يمكنك ان تحملي كراهيتك كحجر بداخلك |
Ve onun çatısı altında yaşarken nefretini bir taş gibi sinende saklayabilirsin ama onun bunu görmesine asla izin vermemelisin. | Open Subtitles | و بينما تعيشين تحت سقفه , يمكنك أن تحملي كراهيتك كحجر بداخلك . لكن يجب أن لا تسمحى له برؤيه ذلك |
Sen ve senin gibiler üzgün, sıradan hayatlarınızı yaşarken ben evrimin sınırlarını genişletiyordum. | Open Subtitles | بينما كنت وآخرون مثلك كانوا يعيشون حزينة حياتكم، طبيعية، كنت دفع حدود التطور. |
Villarında, supermodel karılarıyla yaşarken havuzlarını temizleyen adamın onları hakladığını bilecekler. | Open Subtitles | عندما يعيشون مستقبلاً في قصورهم مع زوجاتهم الجميلات سيعرفون ذلك الرجل الذي ينظف مسبحهم ركل مؤخراتهم |
Bu kadar uzun yaşarken, neden o kadar az kaldınız? | Open Subtitles | لماذا هناك القليل منكم منذ متى وأنتم تعيشون |
Bizden önce eski zamanlardaki medeniyetlerde olduğu gibi... bu soylu adamı yaşarken kazandığı servetiyle birlikte uğurluyoruz... böylece öbür dünyada onların tadını çıkarabilir. | Open Subtitles | هذا بالضبط ما يحدث كما الحظارات القديمة قبلا نرسل هذا الرجل النبيل مع ثرواته في الحياة |
Birlikte yaşarken böyle şeyleri anlatır mıydı? | Open Subtitles | عندما كنتما تعيشان في نفس البيت ألم تخبركَ بكل هذه الأمور؟ |
Kızgın çünkü bizler yaşarken o yakında ölecek. | Open Subtitles | هو غاضب لأنه من المحتمل سيموت قريبا، بينما نستمرّ بالعيش. |
Birlikte yaşarken kısa bir süre sonra birbirimizin sinirini bozmaya başlayabileceğimizi düşünüyorum. | Open Subtitles | أخشى لو أننا عشنا معاً لفترة أننا قد نثير غضب بعضنا البعض. |
Ama, ben hayatımın en iyi güzel günlerinden birini yaşarken, amcanız olacak Marshall da hayatının en kötü günlerinden birini yaşıyordu. | Open Subtitles | بينما كنت اعسش افضل ايام حياتى عمكم مارشل كان يعيش اسوأ ايامه |
O travesti burada yaşarken, evinin durumu umurunda değildi. | Open Subtitles | عندما عاش المخنث هنا لم تكن تكترث كيف يترك المكان |
Bu dünyada yaşarken istemeden de olsa ilgi çekmeyi başarıyorum. | Open Subtitles | عندما عشت في هذا العالم سابقًا كان الجميع مهتم بي |
Tulsa'da yaşarken belediye meclisinde çalışmıştım. | Open Subtitles | انا خدمت بمجلس المدينة "ليس هنا, عندما كنت أقيم فى "تولسا |
Senin yanında yaşarken sormadın gidince mi soruyorsun? | Open Subtitles | لم تكن تهتم عندما كانت تعيش معك و الآن أصبحت تهتم فجأة عندما رحلت |
Ailesiyle yaşarken bile internette arkadaşlık sitelerine takılıyormuş. | Open Subtitles | وحتى عندما كانت تعيش مع والديها، وقالت انها كان يبحث عن الرفقة على شبكة الانترنت. |