Ya beraber yaşayacaksınız ya da beraber öleceksiniz. | Open Subtitles | و الآن كلكم ستعيشون أو تموتون كفردٍ واحد |
-Eveet..bıraktığın adama bak yaşayacaksınız..hastaneden sizi ararım | Open Subtitles | ستعيشون و سأشترى لكم شيئا من المحلات هناك |
Balayından döndüğünüzde büyük evde mi yaşayacaksınız? | Open Subtitles | إذاً ستعيش في المنزل الكبير عندما تعود من شهر العسل؟ |
İkiniz birlikte, yedi kuşak yaşayacaksınız. | Open Subtitles | كلاكما ستعيشان سوياً حتى سبعة أجيال |
- Tamam. Bir şey yok mu? Sanırım yaşayacaksınız Bayan Maleek. | Open Subtitles | شيء أخر ؟ حسنا , أعتقد أنك ستعيشين , أنسة ماليك |
Bundan sonra ikiniz de Joson'la alakalı her şeyi bir kenara bırakıp İmparatorumuza layık bir şekilde yaşayacaksınız. | Open Subtitles | أتمنى منكما الأثنان أن ترميان بكل شيء مرتبط بجوسون و تعيشون بولاء و أخلاص للأمبراطور |
yaşayacaksınız. | Open Subtitles | اجلسوا واستمتعوا وتمتعوا بالرحلة أنتم الناجون |
Bugün yaşayacaksınız. Çünkü içinizden biri dosttu. | Open Subtitles | اليوم ستعيشون جميعًا لأن أحدكم كان صديقي |
"yaşayacaksınız!" Buna neredeyse kendimiz bile inanmıştık. | Open Subtitles | ورددنا "أنكم ستعيشون" وكدنا أن نصدق ماكنا نقول لهم |
Arthur "Birbirinize hizmet edin" diyor. Hayatınızı ne zaman yaşayacaksınız? | Open Subtitles | " آرثر يقول " إخدموا بعضكم البعض متى إذن ستعيشون حياتكم ؟ |
-Sıkma canını. Hepiniz benimle yaşayacaksınız. Söz veriyorum. | Open Subtitles | لا تقلقي، جميعكم ستعيشون معي، أعدكم. |
Bu iki ya da üç yatak odalı dairede tek başınıza mı yaşayacaksınız? | Open Subtitles | هل ستعيش لوحدك في هذه الشقه ذات الغرفتين او الثلاث؟ |
Gerçekten, sırf bu konuşmayı izlediğiniz için normalde yaşaycağınızdan yedi buçuk dakika fazla yaşayacaksınız. Peki, bazılarınız biraz şüpheci gözüküyor. | TED | حرفياً، ستعيش أطول لمدة سبع دقائق ونصف عما هو لديك بخلاف ذلك بمجرد مشاهدتك لهذا الحديث. حسناً، بعضكم يبدو متشككاً بعض الشيء. |
İkiniz birlikte, yedi kuşak yaşayacaksınız. | Open Subtitles | أنتما الأثنان ستعيشان سبعة أجيال |
Homer ile birlikte bu dünyanın başka bir versiyonunda özgür ve mutlu mu yaşayacaksınız? | Open Subtitles | أنت و"هومر" ستعيشان سمينين وحرين وسعيدين، في نسخة مختلفة عن هذا العالم؟ |
- Üstü açık arabasında. - Ve sonsuza kadar mutlu yaşayacaksınız. | Open Subtitles | بسيارتهِ المكشوفة و ستعيشين معهُ بسعادة للأبد |
Dünyada yapayalnızsınız. Nasıl yaşayacaksınız? | Open Subtitles | أنتي وحيدة في هذا العالم , كيف ستعيشين ؟ |
Eğer bir şehirde yaşıyorsanız; eğer bir gecekondu da yaşıyor olsanız bile -- ki dünyadaki şehir nüfusunun %20'si için bu geçerli -- köyde yaşayan kuzenlerinizden daha sağlıklı, daha zengin, daha eğitimli olacak ve daha çok yaşayacaksınız. | TED | إن كنتم تعيشون في مدينة، وحتى إن كنتم تعيشون بحي فقير - وهو ما ينطبق على 20 بالمائة من سكان الحضر بالعالم - فمن المرجح أن تكونوا أكثر صحة، وأكثر ثراء، وأفضل تعليمًا وتعمرون أكثر من أقرانكم بالريف. |
yaşayacaksınız Ölmeyeceksiniz | Open Subtitles | انتم الناجون ها نحن نذهب ها نحن نذهب |
Sen ve küçük kızın kubbelerden birinde mutlu mesut yaşayacaksınız. | Open Subtitles | أنتِ وإبنتكِ تعيشان حياةً طيّبةً في أحد القِبابِ |
O zaman sonsuza dek böyle yaşayacaksınız, ikiniz de mahvolmuş bir halde. | Open Subtitles | اذا لايمكنك مسامحته فحياتك ستسمر هكذا الى الأبد وكلاكما سيعيشان يائسان |
daha fazla yaşayacaksınız, daha iyi hissedeceksiniz, kilo vereceksiniz, vesaire. | TED | سوف تعيش مدة أطول وسوف تشعر بشعر أفضل, وسوف تخسر وزنك الزائد وما إلى ذلك. |
Tıpkı söz verdiğimiz gibi Espheni'yi yeneceğiz ve siz de savaşın geri kalanında rahatlık, huzur ve güven içinde yaşayacaksınız. | Open Subtitles | سنهزم "الأشفيني" كما وعدناكم وستعيشون حتى نهاية الحرب براحة وأمان وسلامة |
Eğer öyleyse, şanslısınız. Uzun, mutlu bir hayat yaşayacaksınız. | Open Subtitles | اذا كنت كذلك ، فستكون محظوظا لانك ستتمتع بحياة طويلة وسعيدة |
Çünkü bu günden sonra, güreşçi hayatı yaşayacaksınız. | Open Subtitles | لأنه من الآن وصاعدًا ستُلازمان حياة المصارعين |