| Karım Helena yaşlandığını kabullenmeye başlayınca bu saçmalığı kabul etmeye hazır olmadığımı fark ettim. | Open Subtitles | ما حصل انه زوجتي هيلين قد سمحت لنفسها ان تصبح عجوزاً و انا لم اكن مستعداً لتقبل تلك اللامنطقية |
| Bir gün, şanslıysan uyanıp yaşlandığını fark edersin. | Open Subtitles | يوم ما، إذا كنت محظوظ ستستيقظ وتدرك أنك غدوت عجوزاً |
| Senin yaşlandığını görecek kadar uzun yaşayacağım. | Open Subtitles | سأعيش لأراك عجوزاً. |
| Bu hayatta tek isteğim yaşlandığını görmekti, baba. | Open Subtitles | كل ما أتمناه هو أن أراك تشيخ في العمر يا أبي |
| "...şarabın yaşlandığını gördüğüme ikna ederdim kendimi. | Open Subtitles | "مقنعًا نفسي بأن بوسعي سماعها فعليًّا تشيخ" |
| - Sarışın kadınların erken yaşlandığını herkes bilir. | Open Subtitles | أعني أن الجميع يعلم أن النساء الشقراوات لا يظهر عليهم التقدم في العمر |
| Kalbin yaşlandığını sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أظن أن القلوب تشيخ |
| yaşlandığını düşünmeni istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريدك أن تفكري بمسألة التقدم في العمر |