...birden kıvırçık saçlı, başında şapkası olan, çok yakışıklı bir adam belirdi. | Open Subtitles | حينها ظهر ذلك الرجل الوسيم بشعره الاسود المجعد تحت قبعته رجل وسيم جداً |
Kusura bakma ama kaşığımda yakışıklı bir adam var. Sonra gel. | Open Subtitles | أنا متأسف لكن هناك رجل وسيم في ملعقتي عليك أن تعودي لاحقا |
yakışıklı bir adam koridorda kendinden emin bir şekilde hızlıca yürüyor ve nikahın tam ortasında "durun" diyor. | Open Subtitles | رجل وسيم يجتاح القاعة ليخبرها أن توقف العُرس وهي على المذبح |
Sen de bir gün annen gibi koca bir kız olacaksın ve iyi, genç ve yakışıklı bir adam arayacaksın... | Open Subtitles | ستصبحن فتيات كبيرات كأمهاتكن وستبحثن عن شاب وسيم ولطيف |
- yakışıklı bir adam gördüm. Sakıncası yoksa ben kaçıyorum. | Open Subtitles | برفقة أي شخص وسيم يمر بي أنا مغادر , ان لم يكن لديك مانع |
İşte yakışıklı bir adam. | Open Subtitles | ذلك الرجل وسيم جدا |
Bu kızlar yatmaya hazırlanıyordu sonra kapı çalındı kapıda yakışıklı bir adam vardı. | Open Subtitles | تلك الفتيات استعددن لفراشهنّ، وأحدهم طرق الباب، وكان الطارق رجلٌ وسيم. |
Televizyondan gördüklerime göre biraz fazla saç ürünü kullanan yakışıklı bir adam. | Open Subtitles | مِن الذي رَأيتُه على التلفزيونِ، أنه رجل وسيم الذي يَستخدم مُنتَج شَعرِ أكثر من اللازمِ قليلاً. |
Çok. Senin gibi yakışıklı bir adam işin içinde daha fazlası olmalı. | Open Subtitles | مع رجل وسيم مثلك , لا بدّ من أنّ هناك أمر يجري أكبر من ذلك |
Richard iyi, Bir kaç yamuk dişi olmasına rağmen çok yakışıklı bir adam olmuş. | Open Subtitles | ريتشارد بخير هو رجل وسيم ولكن لم تعجبني اسنانه |
Sadece zengin ve yakışıklı bir adam bul. | Open Subtitles | فقط لديك الاستعداد للأهمية انعقاد مطحنة، غني، رجل وسيم. |
Teklifiniz için teşekkürler yakışıklı bir adam olduğunuz su götürmez ama ben kazandıklarımı alıp yola koyulayım. | Open Subtitles | حسناً ، إنها دعوة رائعة وأنت بلا شك رجل وسيم ولكنى سأغادر مع أرباحى |
Çok yakışıklı bir adam komada yatıyor ve buna birisi sebep oldu. | Open Subtitles | رجل وسيم جدًا في غيبوبة، وشخص ما تسبب في ذلك |
yakışıklı bir adam, özellikle Oliver evde yokken sıklıkla eve uğrardı. | Open Subtitles | رجل وسيم جداً مُتَعَوِّد عَلَى ان يأتي كثيرا عندما يكون أوليفر ليس بالمنزل |
Senin gibi yakışıklı bir adam kuraklık dönemlerinden geçmemeli. | Open Subtitles | رجل وسيم مثلك لا يجب ان يصاب بـ لعنة الجفاف انها جريمة |
Kadınlar genelde yakışıklı bir adam, gördüğünde böyle oluyorlar. | Open Subtitles | النساء بهذه الايام لا يُمكنهم التحكم بأنفسهم حينما يشاهدون شاب وسيم |
Atından indikten sonra Taci siyah giysili yakışıklı bir adam gördü. | Open Subtitles | ترجل "تاجي" عن حصانه ورأي شاب وسيم مرتدى زياً أسود |
yakışıklı bir adam asla senin gibi yalnız kalamaz. | Open Subtitles | شخص وسيم مثلك . لا يُمكنْ أن يكون وحيداً |
Alışılmadık derecede yakışıklı bir adam, yalnız dizüstünde kendisini fakirlikten kurtarıp kendi evine çıkaracak olan bu yazın gözde filmini yazıyordu. | Open Subtitles | شخص وسيم بشكل غير تقليدي, يعمل على الكمبيوتر المحمول, يكتب القصة التي ستنقله من الفقر وتضعه في منزله الخاص. |
İşte yakışıklı bir adam. | Open Subtitles | ذلك الرجل وسيم جدا |