Kendisi Bali'de yaşayan yalnız bir anne, boşanmadan sonra burada kadın hiçbir şey alamıyor, hatta kendi çocuğunu bile. | Open Subtitles | هى أم عزباء وبعد الطلاق المرأة لاتحصل على شىء حتى لأولادها |
yalnız bir anne olmak zor bir bahis. Biliyorum, benim kızım da küçük. | Open Subtitles | أراهن أنه من الصعب كونكِ أم عزباء وأعرف أن بناتي مازالوا صغيرات في السن، |
yalnız bir anne. yalnız bir anne. | Open Subtitles | أم عزباء, أم عزباء أتذكرون ذاك الشيء الذي كان يباع في ماكدونالد |
O diğer futbol annelerinin, yalnız bir anne olduklarını düşünmelerini istemiyor. | Open Subtitles | لاتريد من الأمهات الآخريات أن يعتقدوا أنّها أمٌ عزباء |
Kadın hemşire maaşıyla geçinmeye çalışan yalnız bir anne eğer Angelo davanın gidişatını değiştirecek ifade vermesi karşılığı milyon dolarlık bir davadan ona da pay vermeyi vaat ettiyse... | Open Subtitles | فهي أمٌ عزباء تقتات على راتبها من التمريض فإذا ما وعدها (آنجيلو) بحصّة من دعوة يبلغُ قدرها ملايين الدولارات كَيُ تؤدي شهادتها |
Uyuşturucuyu bırakmış yalnız bir anne asgari ücretle bebek mi büyütecek? | Open Subtitles | أم عزباء حديثة متخلية عن الشرب قريباً تربي طفلهتا وحيدة براتب متدني؟ |
Hâlâ daha kutuların içinde yaşıyor ve yalnız bir anne olmaya alışıyorum. | Open Subtitles | أعتاد على كوني أم عزباء و(تريب) يتشاجر في المدرسة |
Sonuçta Hollywood'da çalışan yalnız bir anne. | Open Subtitles | أم عزباء تعمل في هوليوود |
Planım Bayan Price'ın, kırık camlı ve aylardır ısıtması olmayan bir aparman dairesinde yaşayan yalnız bir anne olduğunu ve onu evden atmaya çalıştıklarını anlatmasını sağlamak. | Open Subtitles | مما يعني أني أحتاج أن أعرف ما هي خطتك خطتي هي جعل (السيدة (برايس تشرح لما هي أم عزباء |
Callie de yalnız bir anne. | Open Subtitles | و (كالي) أم عزباء |
yalnız bir anne olmaya alışmış. | Open Subtitles | كانت أم عزباء |