"yalnız olduğunu" - Translation from Turkish to Arabic

• أنك وحيد
• انك وحيد
• كان وحيداً
• أنّك وحيد
• أنه بمفرده
• كان لوحده
• أنت عازب
• أنها كانت وحيدة
• أنها وحيدة
• أنك بمفردك
• أتيت لأحتفل
• انك لوحدك

Nasıl yalnız olduğunu, hiç arkadaşın kalmadığını, seni tanıdığını sanan ama hiç tanımayan insanlarla çevrili olduğunu bilmek beni öldürdü.
ذبحتني كيف أنك وحيد ...ولم يبقَ لديك أصدقاء ومحاطٌ بأناس يعتقدون أنهم يعرفونك ولكنهم ليسوا كذلك حقاً هذا عمل عبقري

Kusura bakmayın kardinal, yalnız olduğunu sanıyordum.
سامحني يا كاردينال ظننت أنك وحيد

Yalnız olmaktan kötü olan tek şey diğer insanların yalnız olduğunu bilmesidir.
اذا كان هناك شئ اسواء من ان تكون وحيداً هي ان يعرف الناس انك وحيد

Daha o söylemeden Isolus'un yalnız olduğunu biliyordun. Peki nasıl?
كيف عرفت أن الآيسولوس كان وحيداً قبل أن يخبرك ؟

yalnız olduğunu biliyorum ve beni özlüyorsun.
أعلم أنّك وحيد وأنّك تفتقدني. إنّي أفتقدك أيضاً.

yalnız olduğunu sanmıştım; ama değilmiş.
لقد ظننت أنه بمفرده لكنه لم يكن كذلك

İçimden bir ses, desteğin olmadığı için bu odada yalnız olduğunu söylüyor.
...وشيء يخبرني أنك وحيد بتلك الغرفة لأنك لا تملك ذلك الدعم

yalnız olduğunu düşünmeni istemedim, çünkü değilsin.
لا أريدك أن تظن أنك وحيد لإنك لست كذلك

yalnız olduğunu söylemesi için bir dâhiye ihtiyacım yok.
لااحتاج لعبقري ليخبرني بـ أنك وحيد

Takımın yalnız olduğunu düşünüyor.
فريقك يظن أنك وحيد.

Artık yalnız olduğunu söylüyorsun ~
الآن ، أنت تقول أنك وحيد

Belki de senin yalnız olduğunu düşünüyorlardır.
بإحضار فتاة لي ربما يعتقدوا انك وحيد

Belki yalnız olduğunu düşünüyorlardır.
ربما يعتقدوا انك وحيد

Cafe Rex'deki tüm garsonlar, yamaklar ve müdürle görüştük.Wolf'un geldiğini hep aynı masaya oturduğunu ve her zaman yalnız olduğunu hatırladılar.
حسناً، لقد تحدّثنا مع كلّ نادلة ونادل والمُدير بمقهى (ريكس). هُم يتذكّرون دخول (وولف)، وقالوا أنّه جلس على نفس طاولة بالمُقدّمة، لكنّه كان وحيداً دوماً.

Sanırım ben... yalnız olduğunu sandın.
...ربّما اعتقدت - اعتقدتَ أنّك وحيد -

Reddington'a yalnız olduğunu söyleyin.
أخبري (ريدينجتون) أنه بمفرده في ذلك الأمر

Anlaşılan Henry buradaymış ama yalnız olduğunu sanmıyorum.
يبدو أنّ (هنري) كان هنا لكنْ لا أظنّه كان لوحده

Peki, tamam. Şimdi neden yalnız olduğunu biraz daha anlıyorum.
فهم بعض الشيء أكثر لماذا أنت عازب.

Kes sesini, Guy. yalnız olduğunu ve ona yardım edebileceğimi düşündüm.
إسكت، (غاي) ، ظننت أنها كانت وحيدة وبطريقة ما استطيع أن أساعدها.

yalnız olduğunu, yanında olmadığımı söyledi.
قالت أنها وحيدة و لم أكن بجانبها

Seni düşünüyordum ve buralardaydım yalnız olduğunu düşünüp denemeye karar verdim.
حسنا كنت أفكر فيكى وكنت فى الجوار لذا أعتقدت أن أخذ فرصة بما أنك بمفردك

Noeldeyiz. yalnız olduğunu biliyordum.
إنها ليلة رأس السنة، أتيت لأحتفل معكم

yalnız olduğunu sanabilirsin, ama Tanrı izliyor.
ربما تعتقد انك لوحدك لكن الاله يراقب