Vadeniz dolduğunda, dolmuştur, ve bu konuda kimsenin yapabileceği bir şey yoktur. | Open Subtitles | عندما يأتي دورك فقد جاء دورك و لا يوجد شيء قد يفعله أي أحد حول هذا |
Vadeniz dolduğunda, dolmuştur, ve bu konuda kimsenin yapabileceği bir şey yoktur. | Open Subtitles | عندما يأتي دورك فقد جاء دورك و لا يوجد شيء قد يفعله أي أحد حول هذا |
Artık yapabileceğimiz bir şey yok. Hiç kimsenin yapabileceği bir şey yok. | Open Subtitles | لا شيء نستطيع أن نفعله بعد الآن لا شيء يستطيع أن يفعله أي شخص |
Yani, belki ederdi ama artık yapabileceği bir şey yok, öyle değil mi? | Open Subtitles | حسنا, ربما قد تكون مشلكه له ولكن ، تعلمين... ليس هناك الكثير... هل هناك ما يستطيع أن يفعله حيال هذا؟ |
Yani Scottie'nin yapabileceği bir şey yok. | Open Subtitles | إذاً، ليس هنالك مايمكن لـ (سكوتي) فعله |
Yani Scottie'nin yapabileceği bir şey yok. | Open Subtitles | إذاً، ليس هنالك مايمكن لـ (سكوتي) فعله |
yapabileceği bir şey olmadığını söyledi ve bir daha olursa morfini hazır tutmam gerekir sanırım. | Open Subtitles | قال إنه ليس بيده حيلة ونصحني أن أتناول نصف الحبّة المخدّرة فقط في المرة القادمة |
Bak, böyle düşündüğünü biliyorum, ama belki belki yapabileceği bir şey yoktur. | Open Subtitles | انظر، أعلم فيمَ تفكّر، ولكن ربما... ربما لم يكن بيده حيلة |
Kimsenin yapabileceği bir şey yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هنالك شيءٌ يستطيع أن يفعله |
Ona zarar verme. yapabileceği bir şey yok. | Open Subtitles | لا تؤذِهِ، فليس بيده حيلة. |