Davranışlarıyla, kesinlikle hiçbir şeyi olmayan bu insanlar Amerika Birleşik Devletleri başkanı Abraham Lincoln’ün yapamadığını yapabildiler. | TED | بأفعالهم، هؤلاء الأشخاص الذين لم يكن لديهم شيء على الإطلاق استطاعوا أن يفعلوا أمرًا، رئيس الولايات المتحدة نفسه إبراهام لينكولن، عجز عن فعله. |
O tacı başına takmak istiyorsan babanın yapamadığını yapmanın bir yolunu bulmalısın. | Open Subtitles | إذا أملتِ أنْ تعتمري ...ذلك التاج يوماً فعليكِ أنْ تجدي طريقة للقيام بما عجز عنه والدك... |
- Kardeşinin yapamadığını yaptım. | Open Subtitles | لقد فعلت ما عجز عنه اخاك |
Senin yaşındayken, dedenin kafadan hesap yapamadığını öğrendiğimde kendimi kötü hissetmiştim. | Open Subtitles | شاهدْ، متى أنا كُنْتُ حول عُمرِكَ، شَعرتُ سيئَ حقيقيَ حول التَعَلّم بأنّ جدّكَ لا يَستطيعُ يَعمَلُ رياضياتُ في رأسهِ. |
Buraya da senin yapamadığını yapmak için gelmişti. | Open Subtitles | كان موجوداً هنا ليقوم بما عجزتَ عن القيام به. |
Sizin uçan çocuklardan biri karadakilerin yapamadığını yaparsa Hava kuvvetleri için iyi görünecek, ha? | Open Subtitles | ان واحدا من طياريها فعل ما لم يستطيع فعله الرجال على الارض , هه ؟ |
Termitler, birçok otçulun yapamadığını başarır. | Open Subtitles | النمل الأبيض يمكنه فعل ما لا يستطيع آكل الأعشاب فعله |
Denedi ve başarısız oldu. Onun yapamadığını, senin başarabileceğini mi ima ediyorsun? | Open Subtitles | هل تُلمح على أنك تستطيع النجاح فيما فشل فيه؟ |
[Dış ses] Sultan Süleyman, bir asırdır atalarının yapamadığını gerçekleştirdi. | Open Subtitles | حقق سلطان (سليمان) ما عجز عنه أسلافه لقرون |
Onun yapamadığını yap. | Open Subtitles | افعل ما عجز عنه. |
Onun yapamadığını yapabildiğimi kanıtlamak için krallığa acı çektirmeyeceğim. | Open Subtitles | {\pos(190,200)}لن أترك بقيّة المملكة تعاني فقط لأثبت أنّي قادرة على ما عجز عنه |
Ve şunu hiçbir zaman unutma, senin ihtiyar baban, kimsenin yapamadığını yaptı ve Ben Wade'i istasyona götürdü. | Open Subtitles | وتذكردوماًأن أباك... أخذ( بينوايد)إلىالمحطة... عندما عجز الجميع عن ذلك |
Belki de Will, Hobbs'un yapamadığını yaptı. | Open Subtitles | ربما فعل (ويل) ما عجز عنه (هوبز). |
Bu Koruyucu ekibi benim ekibimin yapamadığını yaptı. | Open Subtitles | {\H000000FF\3cH000000FF\blur7}{\fnArabic Typesetting}# {\H00C000C0\3cH00C000C0\blur7}{\fnArabic Typesetting}فلا يمكن ردعنا{\H00FF0000\3cH00FF0000\blur7}{\fnArabic Typesetting} # "فعل فريق الحراس هذا ما عجز فريقي عن فعله" |
Babamın softball oynayamadığını ve dedemin kafadan hesap yapamadığını öğrendim. | Open Subtitles | أنا فقط إكتشفتُ الأَبَّ سيئ في softball وجدّ لا يَستطيعُ يَعمَلُ رياضياتُ في رأسهِ. تلك الأشياءِ لَيستْ مهمةَ. |
Ama senin yapamadığını ben yaptım. Alice'i Harikalar Diyarı'na ben geri getirdim. | Open Subtitles | لكنّي فعلتُ ما عجزتَ عنه أعدتُ (آليس) إلى "وندرلاند" |
Senin yapamadığını yaptım Eddie'yi yaşamaya ikna edip, karısının ölmesine izin vermesini sağladım. | Open Subtitles | لقد قمتُ بما عجزتَ عنه... أقنعتُ (إدي) أن يحيا ويتركَ زوجته تموت |
Bu durum okula başladığı dönemde daha çok belirginleşmeye başladı; her gün yapması gereken giyinme eylemi, ne yapıp ne yapamadığını kendisine sürekli hatırlatan bir uyarıcıya dönüştü. | TED | وذلك أصبح جلياً جداً عندما بدأ المدرسة، وهذا الفعل الدائم من ارتداء الملابس كان تذكيرًا دائمًا بماذا يستطيع أو لا يستطيع فعله. |
Rudolph Farthingale, yüzlerce federal ajanın yapamadığını mı yaptı? | Open Subtitles | (رودوف فارثينقيل) استطاع فعل مالم يستطيع فعله المئات من العملاء في الحكومه؟ |
Ama asıl olan şey, biz özgür ve açık internetin gücüne sahibiz ve dahası katılım odaklı bir platform yarattık ve katılımcılar artık şirket ile ortalık içerisinde ortak değerler üzerine ortak değerler yaratarak, birbirinin güçlendirerek ve diğerinin yapamadığını yaparak. | TED | ولكن ما يحدث في الواقع هو أنه لدينا قوة الإنترت المجاني والمفتوح, وفوق كل ذلك وضعنا قاعدة للمشاركة, والأفراد أصبحوا الآن في شراكة مع الشركة, يخلقون قيماً مشتركة على قيم مشتركة, و كل واحدة تعزز الأخرى, وتفعل ما لا يستطيع الآخرين فعله. |
Diğerlerinin yapamadığını biz mi başaracağız? | Open Subtitles | و كيف سننجح فيما فشل فيه الأخرون؟ |