| Doktor Foreman, kurul üyeleri bana bugün bu konuşmayı yapma fırsatını verdiğiniz için... | Open Subtitles | د.فورمان أعضاء اللجنة شكرا لإعطائي الفرصة للحديث اليكم اليوم انا |
| Son zamanlarda onu yakalamak biraz zordu ama "bir grup adamla parti yapma" fırsatını asla kaçırmayacağını biliyorduk. | Open Subtitles | كانت قاسية لتثـبيتها في الآونة الأخيرة لكننا نعلم انها لن تفوت الفرصة مطلقاً للاستحمام مع حفنة من الرجال |
| Bana da aynı şeye yapma fırsatını sunuyordu. | TED | إذاً فقد كان يعرض عليّ الفرصة لأفعل نفس الشيئ . |
| Ya da önem verdiğin insanlar için bir şey yapma fırsatını bulmuşken. | Open Subtitles | "أو الفرصة للقيام بشيء لطيف.." "للأشخاص في حياتك لأنك تهتم فعلاً" |
| Lütfen, bunu yapma fırsatını elimden almayın. | Open Subtitles | . أرجوك لا تسلب منّي هذه الفرصة |
| Size aynısını bizim için yapma fırsatını vermek istedim. | Open Subtitles | أود أن اعطيك الفرصة أن تقوم بذلك تجاهنا |
| Bu da onlara o kişiyle samimice oturup çok zor bir tartışma yapma fırsatını verdi, tartışma kısaca şöyleydi: "Samimi olduğunu ve bunun ne olduğunu biliyoruz, kafanın içinde sesler duyuyorsun." | TED | وأعطاهم هذا الفرصة أن يجلسوا معه برحمه وأن يخوضوا حوارً صعباً جداً، الذي كان ملخصه، "نحن نعلم أنك صادق وهذا يعني أنك بالفعل تسمع شيئاً في راسك." |
| ( Alkış ) Yani neden tasarımcıları bunu yapma fırsatını vermeyelim, ve aynı zamanda haklarını korumayalım? | TED | (تصفيق) إذاً لم لا نتيح للمصممين الفرصة لفعل ذلك، وفي نفس الوقت أن نحفظ حقوقهم، هنا؟ |