Burası, bizim, özelliklede Diyaspora'daki Afrikalıları... ...buna yatırım yapmaya yönlendirmemiz gereken yer. | TED | علينا حشد الأفارقة ، وخصوصا في الشتات ، للاستثمار في هذا المجال. |
Umarım hükümetin yenilenebilir enerjiye ve eğitime yatırım yapmaya istekli olduğunu bilmenin sizin için önemli olduğu fikrine katılıyorsunuzdur. | TED | وآمل أن تتفقوا معي أنه من المهم أن تعرفوا إذا كانت حكومتكم على استعداد للاستثمار في مجال الطاقة المتجددة والتعليم. |
Yani, demokrasi hükümetleri eğitime yatırım yapmaya teşvik ediyor. | TED | لذلك فإن الديموقراطية تشجع الحكومات على الإستثمار في التعليم |
Kimse bizi, bu ülkede yatırım yapmaya zorlamıyor. | Open Subtitles | لا أحد يجبرنا على الإستثمار في هذه البلاد، |
Bu düşüncenin bir sonucu, mevcut tercihlere dayalı olarak gelecekteki seçimlere yatırım yapmaya eğilimliğimizin olmasıdır. | TED | أحد تبعات هذا الاعتقاد هو أننا مِلنا إلى إفراط الاستثمار في المستقبل معتمدين على اختياراتنا وظروفنا الحالية. |
Eğer banka hesabın varsa, fosil yakıta yatırım yapmaya devam ederlerse hesabını kapatacağını söyle. | TED | وإن كان لأحدكم حسابًا في البنك، فأخبر البنك بأنك ستتركه إن استمر الاستثمار في محطات الوقود الأحفوري. |
Hükümet, temel eğitime ve temel sağlık hizmetlerine yatırım yapmaya devam ediyor. | TED | وبدأت تستثمر في قطاع التعليم الأساس, وفي قطاع الصحة الأساسية. |
Şirket açısından artan ilgi, ne kadar insanın bu fikre yatırım yapmaya istekli olduğunu gösterir. Yeni girişimlerin fonlanmasını, şirketin piyasa değerinin artmasını sağlar. | TED | بالنسبة للشركة، زيادة الفائدة تلك تساعد في تمويل مبادرات عمل جديدة، وأيضاً تعزز من قيمتها التسويقية الكلية باستعراض أعداد الناس المستعدين للاستثمار في فكرتهم. |
Eğer biri size kâr için değil de gezegenimizin gelecekteki sağlığı için maksimize edilmiş bu çözümün bir parçası gibi görünen bir planla gelirse bu teknolojilere yatırım yapmaya hazır mısınız? | TED | إن جاءك أحدهم بخطة تبدو حقا كأنها جزء من هذا الحل، هل أنت مستعد للاستثمار في تلك التقنيات، رغم أنها لن تحقق أرباحا قصوية، قد تكون قصوية للازدهار المستقبلي للكوكب؟ |
İstikrarın inşaasından bahsedemeyiz, eğer kadınlara ve kızlara yatırım yapmaya başlamazsak. | TED | ليس من الممكن أبداً أن نتحدث عن إقامة الإستقرار دون أن نبدأ في الإستثمار في النساء و الفتيات . |
Büyüdükçe sürece yatırım yapma yeteneğini kaybedip sonuca yatırım yapmaya başlıyoruz. | TED | فيما نتقدم في العمر، نفقد القدرة على الاستثمار في العملية، ونبدأ الاستثمار في النتائج. |
Bu ara Batı Nehri bölgesinde böyle bir yatırım yapmaya endişelenmiyor musunuz? | Open Subtitles | أرين و [أبوس]؛ ر أنت قلق مما يجعل هذا الاستثمار في منطقة نهر الغربية الآن؟ |
50'lerde -- (Alkış) 50'lerde, su gücüne yatırım yapmaya başladık. Bu da bizi elektrik üretmek için fosil yakıtlar kullanma tuzağına düşmekten kurtardı. Dünya da zaten günümüzde bununla savaş veriyor. | TED | وفي خمسينيات القرن الماضي، (تصفيق) في الخمسينيات، بدأنا الاستثمار في الطاقة الكهرومائية، وأبقانا ذلك بعيدين عن فخ استعمال الوقود الأحفوري لتوليد الكهرباء، وهو ما يقاومه العالم اليوم. |
Yıllarca, meslektaşlarım değerleri hakkında böbürlendi ve onlara yatırım yapmaya teşvik etti. | Open Subtitles | منذ سنوات ، زُملاء لي احتشدوا بشأن مُعدلات تحقيقه للأرباح كانوا يحثوني على الإستثمار معهم |
Küresel finans sektörü tütün şirketlerine para aktarmaya, onlara yatırım yapmaya ve onlardan gelir elde etmeye devam ettiği sürece, boşa çalışıyor olacağız. | TED | إذا استمر القطاع المالي العالمي بإقراض المال لشركات التبغ، كي تستثمر في شركات التبغ، وتسعى جاهدة للربح من شركات التبغ، نحن نعمل ضد بعضنا البعض. |