| Ve milyarlarca madde, kendine yeten bir uzay istasyonu yapmak için yeterlidir. ve bu istasyonda, kendilerini uçsuz bucaksız bilgi üretimine adamış bir sürü bilimadamı olduğunu düşünün. | TED | وملايين الاطنان كافية لصنع ، لنقل، محطة فضائية مستدامة بها مستعمرة من العلماء الذين يكرسون أوقاتهم لصنع تراكم معرفي غير محدود وهلم جرا. |
| Öyle görünüyor ki sıvı florürlü toryum rektörü LFTR'nin kendine yeten bir Ay topluluğu oluşturmada enerji kaynağı olabileceği bir gerçektir. | TED | يبدو أن مفاعل فلوريد الثوريوم السائل أو LFTR يمكن أن يكون مصدر الطاقة التي ستجعل مستعمرة مستدامة ذاتياً على القمر أمراً واقعاً. |
| Batı dünyasında, bir çiftlikte yaşayarak insan, kendi kendine yeten bir hayatı seçer. | Open Subtitles | الذين يعيشون في مزرعة في العالم الغربي , إنسان يختار حياة من الاكتفاء الذاتي . |
| Erkekler kendisine yeten bir kadın istemezler. | Open Subtitles | الرجال دون أبوس]؛ ر يريدون امرأة الذي هو أيضا من الاكتفاء الذاتي. |