Etkinlik katılımcılarının, grevcilere yiyecek ve içecek ikram etmesiyle, protesto dağıldı. | Open Subtitles | تفرقت المظاهرة عندما قام جامعي التبرعات بعرض الطعام والشراب على المحتجين. |
Leydi Stubbs kayıkhaneye biraz yiyecek ve içecek götürmesini istemiş. | Open Subtitles | فقد طلبت منها الليدى ستابس ان تأخذ اليها بعض الطعام والشراب فى منزل القارب |
Her çeşit yiyecek ve içecek kaplarında kullanılır ki en kötü şöhretli örneği insanların bu günlerde dakikada bir milyon oranda kullandığı plastik su şişeleridir. | TED | إنه يُستخدم في كل أنواع حاويات الطعام والشراب في العالم، وأشهر مثال عليه هو زجاجات المياه البلاستيكية، والتي ننتجها نحن البشر حاليًا بمعدل مليون في الدقيقة. |
En yakın karaya en az 60 mil uzaklıktayız yiyecek ve içecek olmadan. | Open Subtitles | لابد أننا نبعد ستين ميلا عن الأرض بلا طعام أو شراب |
Abby, buraya yiyecek ve içecek sokmaman gerektiğini biliyorsun. | Open Subtitles | تعلمين أنّه لا يُفترض بكِ إصطحاب أيّ طعام أو شراب هنا |
Operasyon Merkezi'nde yiyecek ve içecek yok. | Open Subtitles | ممنوع الطعام والشراب في العمليات |
Bilet sistemi vasıtasıyla patronlar yiyecek ve içecek için gerçekte para ödemedi. | Open Subtitles | نظام تذاكر حيث لا يدفع الرعاة... مقابل الطعام والشراب بنقود فعلية. |
Bize yiyecek ve içecek getir. | Open Subtitles | أحضر لنا الطعام والشراب |
Fiero'da yiyecek ve içecek yasaktır. | Open Subtitles | - ممنوع الطعام والشراب داخل الفييرو |
Gwen eve gidip biraz yiyecek ve içecek getir. | Open Subtitles | (غوين) اذهبي للمنزل، واحضري بعض الطعام والشراب |
yiyecek ve içecek yasak, Bay Litton. | Open Subtitles | الطعام والشراب ممنوعان هنا سيد (ليتن) |
"yiyecek ve içecek servisi mevcuttur." | Open Subtitles | الطعام والشراب مقدمة". |
12 saat öncesinden yiyecek ve içecek yok. | Open Subtitles | لا طعام أو شراب قبلها بـ12 ساعة |
Detektif, yiyecek ve içecek yasak. | Open Subtitles | يا المحقق، لا طعام أو شراب. |