| Mesela insanlara iş birliğinin faydalarını ve toplumun avantajlarını hatırlatmak, varlıklı bireylerin tıpkı yoksul insanlar gibi eşitlikçi olmasını sağlayabilir. | TED | على سبيل المثال تذكير الناس بفوائد التعاون أو مزايا المجتمع، تسبب في أن يكون الأفراد الأثرياء متساوون مثل الناس الفقراء |
| Şimdi bu depresyon ülkesinde yoksul insanlar arasında bir salgın var, bakılmıyor, tedavi edilmiyor, çözüm adımı atılmıyor, ve bu büyük mertebeden bir trajedi. | TED | فإذاً نحن لدينا وباء في هذا البلد من الاكتئاب بين الناس الفقراء الذين لم تتم مساعدتهم و لا معالجتهم و لا أحد يتكلم عن هذه المشكلة، و إنها لمأساة صخمة. |
| yoksul insanlar da sıkılır. | Open Subtitles | الناس الفقراء شعروا بالملل أيضاً |
| Çünkü yoksul insanlar sadece sınırda toprak sahibi olabilirler. | Open Subtitles | لأن الحدود هي الأرض الوحيدة المتاحة للناس الفقراء |
| Sıkıntı olmadığını söyledim ama sonra okula gelip bizi yoksul insanlar için ev inşa etmeye davet etti. | Open Subtitles | -قلت أني بخير لكنه حضر للمدرسة ودعانا لبناء المنازل للناس الفقراء |
| Yardıma muhtaç yoksul insanlar gibi... | Open Subtitles | مثل الناس الفقراء الذين يحتاجون بعض المساعدة و... |
| yoksul insanlar yoksuldur çünkü tembeldirler. | Open Subtitles | الناس الفقراء فقراء لأنهم كسالى |
| İşte: yoksul insanlar. | TED | ها هو ذا: الناس الفقراء. |
| Bütün bunlar yoksul insanlar. | Open Subtitles | كلّ هؤلاء الناس الفقراء. |