Bu, aşırı yoksulluk içinde yaşamayan insanların oranı. | TED | وهذه نسبة الأشخاص الذين لا يعيشون في فقر مدقع. |
Burada gördüğünüz hiç kimsenin aşırı yoksulluk içinde yaşamasını istemediğiz nokta. | TED | فهنا على سبيل المثال، هذا هو التاريخ الذي نعتقد أنّه لن يكون بحلوله أيّ شخص يعيش في فقر مُدقع. |
Korkunç bir yoksulluk içinde, varoşun göbeğinde büyüdüm, babasız olarak... Babam beni, daha doğmadan terketmişti. | TED | كما ترون، لقد نشأت في فقر أليم في الأحياء الفقيرة. بدون والد لقد هجرني قبل أن أولد |
Ayrıca, gezegenimizde yoksulluk içinde yaşayan 1 milyar çocuk var. | TED | أيضًا، هناك مليار طفل على هذا الكوكب يعيشون في الفقر. |
Bir çalışmada, öğretim geliştirme testinde yoksulluk içinde büyüyen çocukların, akranlarının neredeyse 1 yıl gerisinde kaldığı görüldü. Üstelik sadece 3 yaşındayken. | TED | في إحدى الدراسات، الأطفال الذين نشأوا في الفقر كانو متأخرين بمعدل عام دراسي عن الأطفال الأغنى وكان ذلك في سن الثالثة فقط. |
Basitçe söylemek gerekirse eğer yoksulluğu azalttığımızda çocuğun beyin gelişiminin nasıl geliştiğini gösterebilirsek ve bu politikayı değiştirebilirsek bugün yoksulluk içinde doğmuş olan çocuğun daha parlak bir gelecekte daha iyi bir şansı olur. | TED | يمكن القول ببساطة، لو أظهرنا أن تقليل الفقر يغير من النمو العقلي للأطفال وأدى ذلك إلى تغيرات سياسية ذات معنى إذاً يمكن لطفل مولود اليوم في حالة فقر أن يحصل على فرصة لمستقبل أفضل. |
Dünya nüfusunun yüzde 10’unu oluşturuyor, çoğu yoksulluk içinde. | TED | 10 في المائة من سكان العالم، أغلبهم في حالة فقر |
Bu konuda bir çalışma yapıldı ve sürekli olarak yoksulluk içinde yaşayan çocukların okuldaki başarısını inceledi. | TED | وإحدى الدراسات أشارت لهذا الأمر، حيث نظرت للأطفال الذين ينشأون في فقر مستمر وكيفية أدائهم في المدرسة. |
Ve tam yoksulluk içinde yaşayanlar Asyalılarmış. | TED | وكان أغلب من عاشوا في فقر مدقع من الآسيويين |
Namuslu ve itaatkar olduklarını; gönüllü olarak yoksulluk içinde yaşadıklarını iddia ediyorlar. | Open Subtitles | يدعون أنهم يعيشون في فقر ، العفة والطاعة. |
Biri yoksulluk içinde doğmuş ve kültürel güvensizlik ve yönetim anlayışı yüzünden suça sürüklenmiş. | Open Subtitles | شخصان أسمران البشره أحدهمــا عاش في فقر وقاده ذلك إلى حياة الإجرام لعــدم التثقف والتعلــم |
Şansı hiç yaver gitmemiş, yoksulluk içinde büyümüş kenar mahalle delikanlısı. | Open Subtitles | هذه فقط قصة نقولها طفل صغير بائس ولد في فقر |
Aslında yoksulluk içinde büyüyen çocuğun dil testlerinde kötü performans sergilemesi ve dürtü kontrolünde 2 yaşını doldurmadan bile önce başarısız olması muhtemel. | TED | في الحقيقة الطفل الذي يعيش في فقر من المحتمل أن يؤدي بشكل سيىء في امتحان اللغة والسيطرة على النفس حتى من قبل أن يصبحوا بعمر السنتين. |
Biliyorsun, tarifsiz bir yoksulluk içinde büyüdüm. | Open Subtitles | انت تعلم أني نشأت في فقر مقهر. |
1990da doğu asya ve pasifik bölgesinde, yoksulluk içinde yaşayan 500 milyon insan vardı şu anda ise bu sayı 200 milyonun altında. | TED | عام 1990، في شرق آسيا والمنطقة الباسيفيكية كان هناك 500 مليون شخص يعيشون في فقر مدقع-- أنخفض ذلك الرقم الآن إلى أقل من 200 مليون. |
yoksulluk içinde, zor koşullarda büyümüş. | Open Subtitles | بالتأكيد شكراً اسمع لقد ترعرع في الفقر والصعوبات |
Yaklaşan bir gelecek var ve orada milyarlarcamız yoksulluk içinde doğacak. | Open Subtitles | هناك مستقبل قادم حيث سيولد الملايير منا في الفقر |
Terör yoksulluk içinde büyür, zenginlik içinde ölür. | Open Subtitles | الارهاب يزدهر في الفقر وينتهي في الرفاهية |
Orada yoksulluk içinde yaşamak zorundaki insanlar düşünüldüğünde. | Open Subtitles | وأن الناس يجب أن يعيشوا في حالة فقر تقريباً |
Daha sonra yoksulluk içinde yaşayan çocuk liseyi bırakmaya 5 kat daha meyilli olacak ve eğer liseden mezun olursa büyük ihtimalle üniversite diploması kazanmayacak. | TED | لاحقاً، ستعيش تلك الطفلة في حالة فقر مرجحة أكثر بخمس مرات لتتخلى عن دراستها الثانوية، وفي حال تخرجت من الثانوية، سيكون من غير المحتمل أن تحصل على شهادة جامعية. |
Aslında bilime göre yoksulluk içinde büyümek farklı deneyimler ile bağdaştırılıyor. bu deneyimler beyin gelişimine yardım etmeye ve çocukların öğrenmesine yararlı olabilir. | TED | حسناً، يقترح العلم الحديث أن النشوء في حالة فقر مرتبط بمجموعة من التجارب المختلفة وأن هذه التجارب بدورها يمكن أن تعمل سوية لتساعد في تشكيل النمو العقلي وبالتأكيد مساعدة الأطفال في التعلم. |