Evet. Bir saat kadar önce, NTSB bir yolcunun öldürüldüğünü, ancak kaza sonucunca olmadığını bildirdi. | Open Subtitles | نعم منذ ساعة أتتنا المعلومات بأن أحد الركاب قد قتل |
Ama hiçbir yolcunun gemiyi terk etmesine izin verilmedi. | Open Subtitles | لكن لم يسمح لأي من الركاب بالنزول عن ظهر القارب. |
yolcunun bacak ve kollarında ağrılar var, sürücünün göğsünde ağrı var. | Open Subtitles | الراكب لديه ألم في الساق والذراع السائق عنده ألم في الصدر |
-ki bunu kimseye tavsiye etmem- ...olay ufkunu saniyeler içinde geçer ve kendinizi hiçbir yolcunun geri dönmediği, keşfedilmemiş topraklarda bulurdunuz. | Open Subtitles | و أنا الا انصح بذلك ستُبحر متجاوزا أُفق الحدث في غضون ثواني إلى البلد المجهول الذي لم يعُد منه أي مسافر |
O butunlesik bir tasima sistemi tasarladi. Bir yolcunun Londra'dan bir trene binip New York'ta bir gemiden inebilmesinin mumkun oldugu. | TED | وانما وضع تصورا لنظام نقل متكامل حيث بامكان المسافر ركوب القطار في لندن والنزول من سفينة في نيويورك |
Uçak enkazı ve 324 yolcunun hepsinin cesedi ile birlikte bulundu. | Open Subtitles | وجد مع حطام الطائرة إلى جانب جميع الركّاب الـ324 المتوفين |
Mühendisler, hız treninin desteklerini tasarlarken her yolcunun katlanacak kilosunu hesaplamak zorunda. | TED | يجب على المهندسين حساب الوزن المضاعف من كل راكب عند التصميم يدعم القاطرة. |
Raporuna göre bir kadın yolcunun seni taciz ettiğini söylemişsin. | Open Subtitles | لقد قلت في بلاغك أن إحدى الركاب كانت تطاردك. |
Bir hacker, yolcunun telefonuna özgü kimlik kodunu alip beş farkli şöföre gonderen bir kod yazmis. | Open Subtitles | يبدو أن المخترق كتب سكريبت يسرق الهوية الخاصة لهاتف الركاب |
Ya da gizemli yolcunun söylediği sadece bir yalan mı? | Open Subtitles | أم أنّ هذه مجرّد كذبة يخبرني بها الراكب المظلم؟ |
İkinci saldırgan diğer yolcunun camını indiriyor, içeriyi zorluyor, karşılıklı mücadele ediyorlar. | Open Subtitles | والمهاجم الآخر حطم نافذه الراكب, اقحم نفسه للداخل, |
Alerjim var... ..geçen gün seyahatim sırasında yolcunun üzerine kusmuştum çok yemiştim de. | Open Subtitles | ! لديَّ حساسية . لقد تَقَيَّأْتُ في الراكب الذي بجانبي في المرة السابقة |
Zihinsel yolcunun ne yemeye ne içmeye... ne de ağırlamaya ihtiyacı vardır. | Open Subtitles | مسافر العقل ليس بحاجة للأكل أو النوم أو التسلّية |
287 yolcunun tamamı ölmüş gibi görünüyorb. | Open Subtitles | كل المائتان سبعة وثمانون مسافر يخشى أنهم قد لاقوا حتفهم |
Fakat 99 yolcunun ve mürettebatın öldüğü tahmin ediliyor. | Open Subtitles | لكن كل الّ 99 مسافر وأفراد الطاقم يعتبروا ميتين. |
Bir yolcunun sorun çıkaracağını düşünürse, onu atabilir. | Open Subtitles | بل يمكنه ذلك إن كان يعتقد بأن المسافر سيشكّل خطراً. |
Uçağın düşüş nedeninin açıklanması ve kurtarma operasyonunun başarısız olmasıyla yetkililer 324 yolcunun öldüğünü onaylıyor. | Open Subtitles | "مع إيجاد الطائرة واستبعاد مهمّة الانقاذ" "تؤكّد السلطات وفاة جميع الركّاب الـ324" |
Adamlarımdan biri aşağı indi, yolcunun nabzı atmıyormuş. | Open Subtitles | نزل أحد رجالي للأسفل ولم يستشعر أي نبض ..لدى راكب السيارة |
Gemideki herhangi bir yolcunun gemiye zarar verdiğini düşünüyor musun? | Open Subtitles | {\fnAdobe Arabic}أتنوي إيذاء أيٍّ من ركّاب هذه السّفينة؟ |
Arabadaki diğer yolcunun sizin karınız olduğuna inanmak için nedenlerimiz var. | Open Subtitles | ولدينا ما يشير بأن زوجتك كانت الراكبة الأخرى بتلك السيارة. |
Karım Jeannie ile bu yolcunun doktor diye bağırdığını duyduk. | Open Subtitles | لقد سمعت وزوجتي جني صراخ بعض الراكبين باحثين عن طبيب |
Bu bana, dövülüp otobanda bırakılan yolcunun öyküsünü hatırlattı. | Open Subtitles | هذا يذكرني بقصة الرحال داكي : الذي ضرب والقى في الطريق السـريع تشـارلي : |
Kapatmalıyım, başka bir yolcunun midesini bulandırdım. | Open Subtitles | حسناً ، يجب على الذهاب لانى جعلت مسافراً آخر على شك ان يتقيأ |
Cam Wexler adlı yolcunun olduğu uçak kalktı mı? | Open Subtitles | هناك أثنتين مع مسافره أسمها كامب وكستلر |