"yolsuzluktan" - Translation from Turkish to Arabic

    • الفساد
        
    Bu sıkıntıları atlatınca yolsuzluktan arınmış onurlu bir millet olacağız inşallah. Open Subtitles عندما نخرج من هذا، سنكون أمة جميلة و خالية من الفساد
    Çünkü hükumet kendilerine yüksek maaşlı işler verir. Ya da, pek çok Afrika ülkesinde, yolsuzluktan çıkar elde etmenin kanunsuz fırsatlarını. TED حسناً، ﻷنها تعطيهم وظائف ذات رواتب جيدة. أو، في العديد من الدول الأفريقية، الفرص الغير مضمونة للإستفادة من الفساد.
    İnanın bana, o yiyici bir polis değildi. yolsuzluktan nefret ediyordu. Open Subtitles صدقني, لم يكن رجلاً فاسد, مجرد شخص سئم من الفساد
    O zamandan beri 1500 Şikago memuru yolsuzluktan yargılandı. Open Subtitles ومنذ ذلك الحين، تم اعتقال 1500 موظف حكومي بتهمة الفساد
    Selefinin aksine, Başkan Grant yönetimini yolsuzluktan uzak tutmaya yemin etti. Open Subtitles على عكس سلفه، الرئيس غرانت تعهد بالحفاظ على ادارته خالية من الفساد
    Arkadaşlarımızla ve ailemizle bir araya geldiğimizde ve ülkemizdeki şuçu tartıştığımızda, Belmont'daki şuçu veya Diego'daki veya Marabella'daki suçu tartıştığımızda hiç kimse yolsuzluktan bahsetmiyor. TED عندما نجتمع مع الأهل والأصدقاء و نناقش الجريمة في بلدنا، الجريمة في بلمونت أو الجريمة في دييغو أو الجريمة في مارابيلا، لا أحد يتحدث عن الفساد.
    Polis komiseri gelip de televizyonda suçla ilgili konuştuğunda,, yolsuzluktan bahsetmiyor. TED عندما يأتي "مفوض من الشرطة" على شاشة التلفزيون للحديث عن الجريمة، و هو لا يتحدث عن الفساد.
    Ve kesin olarak biliyoruz ki Ulusal Güvenlik Bakanlığımız suçla ilgili konuşurken o da yolsuzluktan bahsetmiyor. TED ونحن نعلم عن يقين عندما "وزير الأمن الوطني" يتحدث عن الجريمة، لم يتحدث عن الفساد أيضاً.
    Kampanyanızdaki herhangi bir yolsuzluktan haberdar mıydınız? Open Subtitles هل كنت على علم بأي الفساد في حملتك؟
    yolsuzluktan hapse girersin. Open Subtitles سوف تذهبين إلى السّجن بتهمة الفساد
    İkimiz de her türlü yolsuzluktan nefret ediyoruz. Open Subtitles نحن على حد سواء أكره الفساد بكل أشكاله.
    Yani yolsuzluktan bahsedildiğini duyarsanız, bu konuda hiçbir şey yapılmadığını düşünmeyin sakın, yolsuzluklardan dolayı hiçbir Afrika ülkesinde iş yapamayacağınızı düşünmeyin. TED لذلك عندما تسمع عن الفساد ، لا تعتقدوا أن شيئا لم يحدث حيال هذا الأمر -- أو انك لا تستطيع أن تعمل في أي بلد أفريقي بسبب الفساد الساحق. ليس هذا هو الحال.
    Alkışlar Kelly Stoetzel: Konuşmanda yolsuzluktan bahsettin ve yolsuzluğa karşı savaşan, güçlü, tanınmış bir kişiliksin. TED (تصفيق) كيلي ستويتزيل : إذاً ذكرتي الفساد في كلامك وأنت معروفة ،معروفة جيدًا لكونك محاربة قوية ضد الفساد
    - yolsuzluktan bu adamı tutuklayın. Open Subtitles -اعتقلوا هذا الرجل بتهمة الفساد
    Albizzi onu yolsuzluktan tutuklatmış, çünkü ona rüşvet verdin. Open Subtitles (ألبيتسي) اعتقله بتهمة الفساد لأنك قدمتي له الرشوة
    Bu adam yolsuzluktan yargılanıyor. Open Subtitles إنه يحاكم بتهمة الفساد.
    Yani bu tür bir yolsuzluktan bahsettiğimiz zaman, madalyonun öbür yüzüne de bakalım. Bu para nereye gidiyor ve bunu durdurmak için ne yapılabilir. TED لذلك عندما نتحدث عن هذا النوع من الفساد ، ودعونا نفكر أيضا حول ما يحدث على الجانب الآخر من الكرة الأرضية -- إلى حيث يذهب المال وما يمكن فعله لإيقاف هذا المسلك .
    yolsuzluktan bahsedildi. TED الناس يتحدثون عن الفساد .
    Gelişmekte olan ülkelerde çalışırken edindiğim tecrübelerden yola çıkarak manşetlerin hepsinde -- karamsar manşetlerde eh, biz yolsuzluk yüzünden bu işi veya diğerini yapamayız dense de, yoksul ülkelerde, acizliğin yolsuzluktan çok daha büyük bir sorun olduğunu, ve yolsuzluğu beslediğini söyleyebilirim. TED لقد كانت خبرتي في العمل في الدول النامية بينما كانت عناوين الاخبار ربما كلها-- عناوين الأخبار المتشائمة إذا جاز لي القول، حسناً، لا نستطيع فعل هذا أو شئ آخر بسبب الفساد، أعتقد أن العجز هو أكبر بكثير من المشكلة في الدول الفقير عن الفساد، ويغذي الفساد.
    Örneğin; Rusya'da yolsuzluktan kurtulmak için reformcuların yıllarca gösterdiği çabaları düşünün, ya da Büyük Buhran'dan bu yana görülen en derin finansal krizlerden sonra bile banklara yeni düzenlemeler getirmenin ne kadar zor olduğunu düşünün. Ya da sloganı "kötülük yapma!" olan büyük çok uluslu şirketlerin orta sınıfın ödediği vergi oranlarına yakın oranlarda vergi ödemelerini sağlamanın ne kadar zor olduğunu düşünün. TED فكروا في كل سنوات الإصلاحيين من مختلف المشارب وقد حاولوا التخلص من الفساد في روسيا، مثلاً، أو مدى صعوبة إعادة تنظيم البنوك حتى بعد الأزمة المالية الأكثر عمقاً منذ الكساد العظيم، أو حتى مدى صعوبة جعل الشركات الكبرى متعددة الجنسيات، بما في ذلك تلك التي قد يكون شعارها "لا تفعل الشر" تدفع الضرائب بمعدّل يقترب حتى من المعدّل الذي تدفعه الطبقة المتوسطة.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more