İşe koyulduğumuzda, çok fazla yozlaşma ile karşılaşacağımı sanıyordum. Bu süreçte gerçekten ya ölecek ya da öldürülecektim. | TED | عندما بدأنا اعتقدتُ أنني سأجد الكثير من الفساد كنتُ في الواقع أشعرُ إما سأموت أو سأقتل في هذه العملية. |
Üyeleri için bu yozlaşma ile savaşıp bunu daha iyi bir hale getirecek. Yönetimde bundan hoşlanmayacak bir sürü insan var. Ayrıca, o arkadaşım. | Open Subtitles | سوف يحارب هذا الفساد ويصلح الأمر للأعضاء هناك العديد من الناس في الأدارة لن يعجبهم هذا |
Demiryollarındaki yozlaşma ile vuku bulmuş katliam arasında bağ kurmaya çalışıyoruz. | Open Subtitles | إنّا نحاول إنشاء العلاقة بين الفساد في هذه السّكّة الحديديّة وهلاكها القريب. |
King's Cross, Kuzey Londra'da, işsizlik, suç, kötülük ve kentsel yozlaşma ile anılan bir yerdir. | Open Subtitles | "كينج كروس" منطقة في شمال "لندن" مرتبطة بالفقر ، الجريمة ، الفساد والانحلال المدني |
(Kahkahalar) Fakat daha derine indikçe, Klasik anlamda yozlaşma ile karşılaşmadık: arkadaşlarına rüşvet sağlamak için karanlıkta pusuya yatıp bekleyen haydutlar gibi. | TED | (ضحك) لكن عندما اجتهدنا وغصنا أعمق لم نجد الفساد في المعنى الكلاسيكي: عصابات متملقة قابعة في الظلام منتظرةً إزالة القذارة عن كفوف أصدقائهم. |