Onların bazı tarz muhtemelen bilyorsun keyifsiz lokali artık, içki yudumlarken. | Open Subtitles | كما تعلمون، هم على الأرجح في بعض المجيدة حساء سدي حتى الآن، يحتسي المشروبات. |
Sidney Schanberg Plaza'da kokteylini yudumlarken, ben kıçıma tekmeyi yiyordum. | Open Subtitles | "اخر رجل يغادر" سيدني شانبيرج كان يحتسي الكوكتيل في فندق بلازا |
İtalyan mermeri şöminesinin... önüne kurulduğunda... kakaosunu yudumlarken ve hasat dolunayını seyrederken. | Open Subtitles | ليس وهي تملك أمامها مدفئة من الرخام الإيطالي تحتسي الكاكاو وتنظر إلى القمر |
Filmin en heyecanlı yerinde sokaktaki bayan içkisini yudumlarken tam karşısında duran bu adam serenat yaparak oradan ayrılır. | Open Subtitles | في ذروة الفيلم.. تحتسي البطلة الخمر أثناء سيرها في الشارع الممثل الكومبارس يقف هنا بالضبط.. |
Bunu yarın kahvemizi yudumlarken konuşabilir miyiz? | Open Subtitles | هل يمكننا الحديث عن هذا غداً ونحن نحتسي القهوة؟ |
Ancak benim, kahvemi yudumlarken, 22 yaşında bir sanat öğrencisiyle paylaşabileceğim 10 Milyon Dolar'lık bir Manhattan manzaram yok. | Open Subtitles | وليس لديّ منظر "بعشرة مليون دولار على "مانهاتن وأتشاركه مع طالبة فنون بعمر22 بينما نحتسي القهوة السريعة |
Beni öldüren adam Boyd'un barında zencefil çayı yudumlarken sen burada boynu bükük damalı eşek gibi oturuyorsun. | Open Subtitles | الرجل الذي قتلني يرتشف الشاي المثلج في حانته وهنا تجلس مثل بغل مربوط |
Gerçekten o tekneye binmek ve şampanyamı yudumlarken, bikini giymiş bir kaç hayırseveri üzümle beslemek istediğimi mi sanıyorsun? | Open Subtitles | هل تظنين أنّني حقـًا أريد أن أذهب في مركب أرتشف الشمبانيا وأطعم العنب لفتاة ترتدي البيكيني ؟ |
Finney'lerle locada şarabını yudumlarken Beyoncé'nin kucak dansı eşliğinde şampiyonluk maçını izleyeceğini mi sanmıştın? | Open Subtitles | ماذا، هل تعتقد انك ستجلس في انحناء خارق في المقصورة العليا مع فيني وهو يحتسي الكرستال في حين ان بيونسيه تهز موخراتها من اجلك اسفل الساحة |
Bunu Daily Planet'ta döndüğümde çözerim, ya Lex'in viski yudumlarken ve bilgisayarı kurcalarkenki görüntülerine ulaşacağız, yada turnayı gözünden vuracağız. | Open Subtitles | سأقوم بإختراق هذا في الـ(بلانيت) وسنحصل أيضاً إما على لقطات (ليكس) وهو يحتسي "البوربون" على حاسوبه... |
Tropik adada soğuk biralarınızı yudumlarken umarız ki bizi de hatırlarsınız. | Open Subtitles | نأمل في أن تفكر فينا عندما تحتسي الشراب البارد في الجزر الاستوائية |
Bu gece kakaonuzu yudumlarken bunu bir düşünün. | Open Subtitles | فكّر في ذلك وأنت تحتسي شرابك بالشوكولاته هذه الليلة. |
Peki ya eğer tenin yeşile dönüşmek yerine güneşli bir sahilde içkini yudumlarken kahverengiye dönüşse. | Open Subtitles | ماذا لو كنت تحتسي المارغريتا على شاطئ مُشمس وتتحول إلى اللون البني بدلاً من الأخضر؟ .. |
Ya da sen İspanya'da apsentini yudumlarken o Paris'te yazıyordur. | TED | أو أنتِ في "إسبانيا" تحتسي شراب الأسفنتين، وهي في "باريس" تقوم بالكتابة. |
James bu Temmuz'da uğruna hayatını verdiğin... soğuk yaz içeceklerimizi yudumlarken seni sevgiyle anacağız. | Open Subtitles | جيمس) سنفكـر فيك بحب في شهـر جويلية هـذا) بينمـا نحتسي المشروبـات البـاردة التي فقدت حيـاتك بسببهـا |
Sence Kanca'yı deniz kenarında rom yudumlarken mi bulacağız? | Open Subtitles | {\pos(190,200)}وتعتقد أنّنا سنجد (هوك) يرتشف الرمّ ببساطة قرب البحر؟ |
Mai Tai'mi yavaşça yudumlarken yargılayıcı bakışlarınla karşılaşmak istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريد أن أحس بك ترمقني بتلك النظرة الناقدة بينما أرتشف شرابي |