Benden kısa bir süre sonra Yusef ve Antron geldi. | Open Subtitles | و بعدي خرج يوسف و خرج أنترون بعدي بفترة قصيرة |
Antron McCray, Kevin Richardson, Yusef Salaam, Raymond Santana ve Korey Wise adındaki beş genç bu suçtan mahkum edildi. | Open Subtitles | تم إدانة خمسة مراهقين بهذه الجريمة هم، انترون مكراي، كيفين ريتشاردسون يوسف سلام، رايموند سانتانا و كوري وايز |
Raymond Santana, Kevin Richardson Korey Wise, Yusef Salaam. Onları tanımıyordum ama onları mahallemin çevresinde görüyordum. | Open Subtitles | رايموند سانتانا و كيفين ريتشاردسون و كوري وايز و يوسف سلام لم اكن اعرفهم |
Yusef'i çocukluktan tanırım. İyi bir çocuk olduğunu söylemeliyim. | Open Subtitles | و أنا صغير كنت اعرف يوسف و يجب أن أقول أنه كان ولدا مؤدبا |
Yusef Salaam'ın sorgusunu annesi Sharonne yarıda kesti. O, polise yazılı ifade vermedi. | Open Subtitles | التحقيق مع يوسف سلام لم يكتمل بسبب مجيء امه شارون لم يقم يوسف بإعطاء الشرطة إفادة موقعة |
Yusef ve ben birlikte yürüyor ve başımızı eğik tutuyorduk. | Open Subtitles | انا و يوسف مشينا سوية و ابقينا رؤوسنا منخفضة |
Antron McCray, Kevin Richardson ve Yusef Salaam kefaletle serbest kaldı. | Open Subtitles | أنترون ماكراي و كيفين ريتشاردسون و يوسف سلام خرجوا بكفالة |
İlk olarak Antron McCray, Yusef Salaam ve Raymond Santana Haziran 1990'da mahkemeye çıkarıldı. | Open Subtitles | تم محاكمة أنترون ماكراي و يوسف سلام و رايموند سانتانا أولا في يونيو 1990 |
Yusef Salaam kayda alınmış bir itirafta bulunmadı ama polise göre diğerleri koşucunun üzerine çıkarken kadına kurşun boruyla vurduğunu sözlü olarak kabul etti. | Open Subtitles | لم يعطي يوسف سلام إقرار مصور أنه أعترف شفهيا بأنه ضرب الضحية بماسورة معدنية بينما كان الأخرين يعتدون عليها |
Yusef'in aleyhindeki tek kanıt Dedektif McKenna'nın ifadesiydi. | Open Subtitles | الدليل الوحيد ضد يوسف كانت شهادة المحققين ماكينا و بيرنز |
Bir süre sonra beni, Yusef'i ve Antron'u konferans odasına aldılar. | Open Subtitles | و صلنا إلى مرحلة ما قاموا فيها بسحبي أنا و يوسف و أنترون إلى غرفة الإجتماعات |
Ben ve Yusef Salaam aynı yere düşmüş olduk. | Open Subtitles | أنا و يوسف سلام إنتهى بنا المطاف في نفس المكان |
Korey Wise Yusef Salaam, Kevin Richardson, Raymond Santana ve Antron McCray. | Open Subtitles | كوري وايز و يوسف سلام و كيفين ريتشاردسون و رايموند سانتانا و أنترون ماكراي |
Her zaman annemin "Yusef masumdur." tişörtüyle dolaştığı fotoğraflara bakarım. | Open Subtitles | كنت دائما أشاهد صورا لأمي تمشي و هي ترتدي قميص يوسف بريء |
Bütün suçlamaları düşürdüklerinde montunu açtı ve "Yusef masumdur." tişörtü vardı. | Open Subtitles | و عندما أسقطوا كل التهم فتحت معطفها و كانت ترتدي قميص يوسف بريء و بدت على محياها هذه الإبتسامة الكبيرة |
Yusef Ryder iki hafta önce şartlı tahliye oldu. | Open Subtitles | يوسف رايدر قام بتخطى اطلاق السراح المشروط منذ أسبوعين |
Yönetici, Yusef'un iki gün önce geldiğini söyledi. | Open Subtitles | المدير قال أن يوسف قام بتسجيل دخوله منذ يومان |
Yusef büyük olasılıkla bombayı kendisi ayrıldıktan sonra patlaması için ayarladı. | Open Subtitles | استخدم اشاره راديو يوسف على الأرجح كان يقصد تفجير القنبله بعد رحيله |
Üzerindeki belgelerden, aşırı solcu Devrim Askerleri örgütü üyesi Eritre' li bir öğrenci Yusef Belabar olarak tanımlandı. | Open Subtitles | يحملاوراقتحقيقشخصيهباسم يوسف بيلبار , طالب من اريتريا عضوفىجماعهيساريهمتطرفه تسمىبــ"جنودالثوره" |
Sizin de hatırlayacağınız gibi, Jake Varley ve Wendell Hertz hastane görevlisi Yusef Afzal'i Nükleer Tıp bölümüne girmeye çalışırken öldürmüşlerdi. | Open Subtitles | كما وصلكم أن " جيك فارلي " و " ويندل هيرتز " قتلا موظف المستشفى " يوسف أفضل " |