CTU'yla haberleşmiş olsa bile anlaşma yapılmadan buraya gelmeleri için yeterince zamanları yok. | Open Subtitles | حتى اذا اتصل بوحدة مكافحة الارهاب ليس لديهم الوقت للوصول هنا قبل الصفقة |
Carson'ların kabile adaletini bekleyecek zamanları yok. | Open Subtitles | آل كارسون ليس لديهم الوقت لأنتظار العدالة القبلية |
Bizi farkedecek zamanları yok. | Open Subtitles | ليس لديهم الوقت لكى يلحظونا |
Doktorlarımızın kim olduğumuza dair bir fikri yok, ve bize ayıracak yeterli zamanları yok. | TED | ودكاترتنا لا تعلم من نحن ولا من أي فصيلة قدمنا ولا يملكون الوقت الكافي لنا |
Toprağı sabanla işlediler, yarıya kadar tohum ektiler ve zamanları yok! | Open Subtitles | لقد زرعوا الأرض و حصل على نصف الزرع و لم يكونوا يملكون الوقت |
Söyle onlara 24 saat zamanları yok. Bu kabul edilemez. | Open Subtitles | لتخبرهم أنهم لايملكون 24 ساعه هذا غير مقبول |
Söyle onlara 24 saat zamanları yok. Bu kabul edilemez. | Open Subtitles | لتخبرهم أنهم لايملكون 24 ساعه هذا غير مقبول |
zamanları yok. | Open Subtitles | ليس لديهم الوقت |
Ve sanırım kan testi için yeterince zamanları yok. | Open Subtitles | وأظن أنهم لا يملكون الوقت الكافي لانتظار الفحوصات الطبية |