Herşeyi kilit altına alan, doğal dünyasından ve ihtiyaçlarından farklı yöne sürükleyen yeteri kadar baraj zaten var. | Open Subtitles | هناك بالفعل ما يكفي من السدود لكبح جماح الأنهار مما يجعلها تتعارض مع طبيعة الأشياء واحتياجاتها |
Onun gibi bir soda zaten var. | Open Subtitles | كلا. هناك بالفعل صودا من هذا النوع. |
Son Kurban koymayı düşündüm ama seri katiller hakkında Son Kurban adında bir kitap zaten var. | Open Subtitles | "لقد خطر ببالي إسم "الضحية الأخيرة ولكن هناك بالفعل كتاب حول القتلة التسلسليين "يدعى "الضحية الأخيرة |
Yöneltilecek bir şeye ihtiyacınız varsa personel kurulumuz zaten var. | Open Subtitles | لدينا بالفعل مجلس موظفين إن كنتما بحاجة لمعالجة شيء ما. |
Ama gerçekte bu makineyi zaten var olan şeylerin daha iyisini yapmak için ortaya çıkarmadım. | TED | ولكن في الواقع الفعلي، لم أقم بإختراع هذا الجهاز لكي أقلد أشياءً موجودة بالفعل. |
Belki de zaten var. | Open Subtitles | ربما هناك بالفعل. |
- zaten var bir tane. | Open Subtitles | لدينا بالفعل واحدا. |
Alıcımız zaten var. | Open Subtitles | لدينا بالفعل المستقبل |
Elimizde zaten var. | Open Subtitles | لدينا بالفعل |
"Evet, ama: çok pahalı, çok ucuz, çok hızlı, çok yavaş, çok güzel, çok çirkin, bunu yapılamaz, bu zaten var." | TED | "نعم، لكن: إنها غالية جدًا، إنها رخيصة جدا إنها سريعة للغاية، إنها بطيئة جدًا، إنها جميلة للغاية! إنها قبيحة جدًا، لا يمكنُ عملها، إنها موجودة بالفعل." |