Charlotte açık fikirli olmaya çalışıyordu ama Stephan bunu mümkün olduğu kadar zorlaştırıyordu. | Open Subtitles | أراد شارلوت أن تكون منفتح... ... ولكن بدا ستيفان أن يجعل من الصعب كما ممكن. |
"Yaşa ve bırak yaşasın" aralıklı olarak devam ediyordu fakat kayıplar devam etmesini gitgide zorlaştırıyordu. | Open Subtitles | استمر وضع "لتعيش وتدع الاخر يعيش" أحياناً لكن فقدان الرفاق كان يجعل من الصعب المحافظة على ذلك الوضع |
Yani Tor sitenin fiziksel adresini gizli tutuyor ve bağlanan bilgisayarların tespitini çok zorlaştırıyordu. | Open Subtitles | و يجعل من الصعب جدا تحديد مكان الكمبيوترات التي تشغله لذلك فإن لغز كيف أن مكتب التحقيقات الفيدرالي، أو وكالة مكافحة المخدرات، أو ربما وكالة الأمن القومي |