Beni tanımıyorsun, bana inanmak zorunda da değilsin, ama bugün oradaki gerçek ben değildim. | Open Subtitles | اسمع يارجل , أنت لا تعرفنى و ليس من الضروري أن تَصدقُني لكننى لم أكن على طبيعنى اليوم |
Ama emin değilsen Carl'la evlenmek zorunda da değilsin. | Open Subtitles | لَكنَّك ليس من الضروري أن تَتزوّجُ كارل إذا أنت لَسْتَ متأكّدَ. |
Yemek zorunda da değilsin. | Open Subtitles | ليس من الضروري أن تأكليه. |
Ve gelmek zorunda da değilsin. | Open Subtitles | ولا يتوجب عليك المجيء |
Ve ayırmak zorunda da değilsin. | Open Subtitles | ولا يتوجب عليك العطاء |
Benim için ağır çalışmak zorunda değilsin, ve sabırlı olmak zorunda da değilsin. | Open Subtitles | ليس عليك العمل بجد لأجلي وليس عليك ان تكون صبوراً |
Beni sevmek zorunda da değilsin, ama arabada yaşamamalısın. | Open Subtitles | وليس عليك أن تحبني ولكن لا يمكنك العيش في سيارتك |
Gel hadi, perişan hâldesin. En azından eve sağ salim ulaştığından emin olayım. Benimle konuşmak zorunda da değilsin. | Open Subtitles | إنكِ مُشوّشة, فقط دعيني أطمئن على وصولكِ .للمنزل بخير, وليس عليكِ قول كلمة لي |
Ve o divanda uyumak zorunda da değilsin. | Open Subtitles | وليس عليكِ أن تنامي على تلك الأريكة |
Benimle konuşmak istemediğini biliyorum, ...konuşmak zorunda da değilsin. | Open Subtitles | وأنا أعلم أنكِ لا تريدين التحدث معي وليس عليك ذلك. |
Bana bakmak zorunda da değilsin. | Open Subtitles | وليس عليك النظر الى |