Ancak hiç felsefemin tüm bu yönlerini bir anda test etmek zorunda kalmamıştım, ta ki geçen ocak ayına dek. | TED | و لكنني لم أضطر أبدا سابقا لوضع جميع هذه الجوانب لفلسفتي تحت الإختبار مرة واحدة حتى شهر يناير الماضي. |
Bir yayımcının cevabını hiç bu kadar uzun süre beklemek zorunda kalmamıştım. | Open Subtitles | أنا لم أضطر أبداً للانتظار كل هذه المدة ليكلمني ناشر |
Hiç kendimi kelepçelemek zorunda kalmamıştım. | Open Subtitles | حسناً، لم أضطر أبداً لتكبيل نفسي |
Baba, daha önce bunu istemek zorunda kalmamıştım... ama kirayı ödemekte zorlanıyorum. | Open Subtitles | بوب ,لم اكن لأسألك مثل هذا من قبل ولكن سيكون عندى مشكلة فى جمع الايجار |
Baba, daha önce bunu istemek zorunda kalmamıştım... ama kirayı ödemekte zorlanıyorum. | Open Subtitles | بوب ,لم اكن لأسألك مثل هذا من قبل ولكن سيكون عندى مشكلة فى جمع الايجار |
Bunu hiç bizden biriyle yapmak zorunda kalmamıştım. | Open Subtitles | لم أضطر لفعل ذلك مع أي منا من قبل. |
Sensiz hiç hayatla uğraşmak zorunda kalmamıştım. | Open Subtitles | لم أضطر للتعامل مع الحياة بدونك أبدا |
Bud, 30 yıl boyunca hiç fikrini sormak zorunda kalmamıştım. | Open Subtitles | (بد), خلال 30 سنة, لم أضطر يوماً لطلب رأيك |