Hayatımda kimseye hesabını vermek zorunda olmadığım tek şey-- sadece bana ait birşey. | Open Subtitles | الشيء الوحيد في حياتي لست مضطرة لافسره لأحد انه لي |
Her ne kadar korksam da hislerimi saklamak zorunda olmadığım için rahatlamıştım. | Open Subtitles | رغم أنني كنت خائفة، كنت مرتاحة لست مضطرة لأن أخفي مشاعري بعد الآن |
Bunları senden saklamak zorunda olmadığım için çok şanslıyım. | Open Subtitles | أنا محظوظو للغاية لأنني لست مضطرة لإخفائها عنك. |
Bu işi kabul ettiğimde, kıyafetlerimi çıkarmak zorunda olmadığım söylenmişti. | Open Subtitles | عندما استلمت العمل قالوا لي أنه ليس علي أن أخلع ثيابي لم أقل لك هذا |
Evet, bayılıyorum. Bu, izlemek zorunda olmadığım anlamına geliyor. | Open Subtitles | أجل أفعل، هذا يعني أنه ليس علي مشاهدتها |
Ruby, sana borcum olan 20 doları ödemek zorunda olmadığım anlamına mı geliyor bu? | Open Subtitles | هذا يعني يا (روبي) ليس علي رد العشرين دولاراً الذي أدين بهم لكِ؟ |
Bunun hakkında konuşmak zorunda olmadığım sürece. | Open Subtitles | فقط طالمــا أنه لا يتوجب علي الحديث عن هذا |
Bundan sonra bunları takmak zorunda olmadığım için mutluyum. | Open Subtitles | أنا سعيد لأنه لا يتوجب علي إرتداؤها بعد الأن |
Ve okumak zorunda olmadığım bir yolla öğrenmek istiyorum, çünkü bunu yapamıyacağım. Birkaç çeşit alfabe olduğunu bildiğim sürece . | TED | واريد ان اقوم ذلك بطريقة معينة بحيث لا يتوجب علي معرفة اللغة لانني متيقن انني لن استطيع قراءتها على حد علمي يوجد هُناك أبجدية |