Yapmak zorunda olmadığımızı söyledi. Sözler verdi. | Open Subtitles | قال بأنه ليس علينا هذا لقد قطع وعوداً لنا |
Lütfen bana tüm günümüzü onlarla geçirmek zorunda olmadığımızı söyle. | Open Subtitles | أخبرني أرجوك بأنه ليس علينا أن نمضي اليوم كله |
Bunları tek başımıza yaşamak zorunda olmadığımızı söylemişti. | Open Subtitles | لقد سمعتها فعلا عندما قالت لنا أنه ليس علينا أن نمر بهذا لوحدنا |
Sır saklamaya o kadar alıştık ki artık saklamak zorunda olmadığımızı mı unuttuk yoksa? | Open Subtitles | هل اعتدت فحسب على كتم الأسرار، لدرجة أنّنا نسينا أنّه ليس علينا كتمانها بعد الآن؟ |
Bak. Bunu yapmak zorunda olmadığımızı biliyorsun. | Open Subtitles | اسمع, تعرف ان ليس علينا ان نفعل هذا |
Şef Whalen, sizinle uğraşmak zorunda olmadığımızı söyledi. | Open Subtitles | الرئيس (ويلن) قال إنه ليس علينا أن نتعامل معكم |
- Kapa çeneni, Eddie. Monte'nin avukatı o gelene kadar kimseyle konuşmak zorunda olmadığımızı söyledi. | Open Subtitles | محامي (مونتي) قال أنه ليس علينا التحدث مع أحد حتى يأتي إلى هنا |
zorunda olmadığımızı biliyoruz. | Open Subtitles | نعرف انه ليس علينا |
Rektör Hargrove şimdilik okula gitmek zorunda olmadığımızı söyledi. | Open Subtitles | الرئيسة (هارغروف) قالت أنه ليس علينا حضور الدروس بعد. |