"zorundaydık" - Translation from Turkish to Arabic

    • كان علينا
        
    • اضطررنا
        
    • مضطرين
        
    • علينا أن
        
    • علينا أنْ
        
    • توجب علينا ان
        
    • كان يجب
        
    • فأضطررنا
        
    • إضطررنا إلى
        
    • أجبرنا على
        
    • علينا معرفة
        
    • تحتم علينا
        
    • تحتّم
        
    Yani Arşimet'i incelemeye başlamadan önce, bu kitabı parçalara ayırmak zorundaydık. TED قبل أن نبدأ تصوّر أرخميدس، كان علينا أن نحلّل هذا الكتاب.
    İşte, bunu yapmak zor, bu yüzden bazı teknolojiler geliştirmek zorundaydık. TED حسنا, من الصعب فعل ذلك, لذلك كان علينا أن نحدث تكنولوجيا.
    Konut yapımında olduğu gibi, bunun için çözüm bulmakta toplumu dâhil etmek zorundaydık ve katılımcı bir tasarım süreci başlattık. TED وكما فعلنا في عملية الإسكان، كان علينا إشراك الأهالي في عملية البحث عن حلّ لهذا. حيث بدأنا عملية تخطيط تشاركية.
    Yani tasarımı bir şey haricinde hiçbir şey bilmediğimiz bir bağlamda yapmak zorundaydık: Bütünüyle dikeylikle ilgili olacaktı. TED لذا اضطررنا لوضع تصميم في سياق لم نكن نعرف عنه أي شيء تقريبًا، سوى شيء واحد: أنه سوف يتمحور حول الرأسية.
    Olabildiğince hızlı Philo'yu bulmak istiyordum, ama benzin almak için durmak zorundaydık. Open Subtitles أردت العثور على فايلو بأسرع وقت ممكن لكننا اضطررنا الى التوقف للتزود بالوقود
    Olay yerinde temizleme yaptık ama onu hemen oradan çıkarmak zorundaydık. Open Subtitles قمنا بتطهير أولي في الموقع، لكن كان علينا إخراجه من هناك.
    - Avukatlarımızı yolladık hakiki korucunun peşinden çünkü lisans sözleşmelerimizi korumak zorundaydık. Open Subtitles لقد ارسلنا المحامين خلف الحامي الحقيقي لأنه كان علينا حماية حقوق صفقاتنا
    Ve bu konuşmayı hep ben vermedim. Siz verdiniz, ve bizler sizi izlemek zorundaydık, ve böyle devam eder. TED ولم أكن أعطي المحاضرة دوما. بل أنت فعلت, و كان علينا أن نشاهدك, وهلم جرا.
    Bunu yapmak için, imkansız şeylere inanmak zorundaydık. TED ولتحقيق ذلك، كان علينا أن نصدق بأشياء مستحيلة.
    Dünyayı onun gözünden görmek zorundaydık. TED كان علينا أن نرى العالم من خلال عينيها.
    Fakat emin olun bunları gerçekleştirmek için denemek zorundaydık. TED ولكن أعدكم، مهما كان الأمر، كان علينا التجربة للوصول.
    Ama on yılı aşkın sene öncesinde belirsizliği kucaklamak, botlarımızı giyip kollarımızı sıvamak ve pratik bir deneyim için taş ocağına gitmek zorundaydık. TED ولكن مُنذ أكثر من عقد، كان علينا تقبل عدم اليقين، وأن نستعد على قدمٍ وساق ونذهب للمحجر لكسب الخبرة.
    Bu başarısız olduğunda, hâlâ vahşice hırpalandığımızı fark ettiğimizde, dünyaya bizim hayatlarımızın hâlâ önemli olduğunu haber vermek zorundaydık. TED وعندما فشل ذلك، عندما أدركنا أننا لا نزال نتعرض للمعاملة الوحشية والضرب، كان علينا أن ندع العالم يعرف أن حياتنا مهمة.
    Şimdi, kütüphaneyi sosyal rollerinin iletişim araçlarıyla aynı önemde olduğuna ikna etmek zorundaydık ki önerimizi kabul etsinler. TED الان , كان علينا اقناع المكتبة بتلك القواعد الاجتماعية وبنفس القدر من الاهمية لوسائل الإعلام من أجل حملهم على قبوله
    Kaçmak zorundaydık, çünkü o adamlar bizi öldürmek istiyorlardı. Open Subtitles لأننا اضطررنا لذك أولئك الرجال كانوا يسعون لقتلنا
    Loire vadisine. Faturaları ödemek için tüm tasarruflarımızı kullanmak zorundaydık. Open Subtitles اضطررنا لإستخدام جميع مدخراتنا لدفع الفواتير.
    Dünya büyüyene kadar beklemek zorundaydık, bilgi çağı yeteri hıza gelene kadar büyük ölçülerde değişiklik yapabilecektik. Open Subtitles اضطررنا للانتظار حتى تطور العالم حتى أصبح عصر المعلومات بالسرعة الكافية لضرب الأرقام بمقياس هائل
    Seni evlat edindik çünkü edinmek zorundaydık ama özünde sen ortalıktayken kusmamak için elimizden gelen tek şey buydu. Open Subtitles لقد تبنيناك، لأننا كنا مضطرين .. لكن في أنفسنا هذا كل ما بإمكاننا فعله لكي لا نتأيق وانت بالجوار
    Hipotermiden. Nehri geçmek zorundaydık. Open Subtitles إنخفاض درجة حرارة كان علينا أنْ نَعْبرَ النهرَ
    İyi davranmak zorundaydık. Open Subtitles توجب علينا ان نكون لطيفيين.
    Kendimi berbat hissediyorum. Neden ona yüzükten bahsetmek zorundaydık ki? Open Subtitles انا اشعر بالحزن لماذا كان يجب ان اخبرهاعن موضوع الخاتم؟
    Büyük bir deprem, benim köyümü dümdüz etti, bundan dolayı biz, orayı bırakmak zorundaydık. Open Subtitles زلزال كبير ضرب مدينتى، فأضطررنا للرحيل
    O sıralarda kıdemli pilot olarak bizler dahi Kamikaze Birliği'nin stratejisine gönüllü olmak zorundaydık. Open Subtitles في تلك الفترة من الوقت، حتى نحن الطيارين المخضرمين إضطررنا إلى التطوع في قوة الهجوم الخاص
    Gelmek zorundaydık. Biliyorum. Open Subtitles ـ أجبرنا على أن نأتي ، تانجينا ـ أعلم ذلك
    Bunu nasıl yapacağımızı çözmek zorundaydık, çünkü bir kaç yıl önce yaptığın şekilde çalışmanın imkanı yoktu. TED و علينا معرفة كيف يقوم بذلك لأن لا يمكننا العمل بطرق مشابهة لما كان عليه منذ سنوات مضت
    Onu almak zorundaydık. Open Subtitles غير أنّنا تحتم علينا الحصول عليها ، و حسب.
    Onların yüzünden öldürdük. Onları durdurmak zorundaydık, onları durdurmak zorundaydım. Open Subtitles هم أكرهونا على القتل، تحتّم علينا ردعهم، تحتّم عليّ ردعهم.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more