Trafoyu patlatıp, yedek jeneratörleri etkisiz hale getirmek zorundaydılar ki havalandırma boşluğundan tırmanabilsinler. | Open Subtitles | كان عليهم تفجير المُحوّل، ممّا عطّل المُولّدات الاحتياطيّة، ثمّ تسلّقوا هذا العمود الهوائي. |
İlk başlarda, farklı gök cisimlerini ayırt edebilmek için çıplak gözlerini kullanmak zorundaydılar. | Open Subtitles | في البدايات الاولي كان عليهم إستخدام أعينهم المجردة لتوضيح الفرق بين الاجسام النجمية |
Bill ve "beyin sigortası" diye adlandırdığı yönetici takımı soruna bir çözüm bulmak zorundaydılar. | TED | بيل وفريقه القيادي الذي كان يسميه هيئة الخبراء، كان عليهم أن يتوصلوا لحل هذه المشكلة. |
Barış ve güvenlik için gerekli yapıları oluşturmak zorundaydılar. | TED | وكان عليهم أن بناء هياكل للسلام والأمن. |
Yıkmak zorundaydılar. Parçalanıyordu ve kullanılamaz durumdaydı. | Open Subtitles | كانوا مضطرين, كان يتداعى كان محكوما عليه |
Çünkü kendilerini öldürmeden önce kendilerini oldukları gibi kabul etmek zorundaydılar. | TED | لأنهم شعروا بأنهم اضطروا إلى تأكيد أنفسهم قبل أن يقتلوا أنفسهم |
Devamlı olarak gazların dumanıyla uğraşmak zorundaydılar. | Open Subtitles | وكان هذا شيء كان عليهم أن الكفاح المتواصل أبخرة الغاز. |
Çünkü ilerlemek şöyle dursun, geri dönmek zorundaydılar. | Open Subtitles | لأنه كان عليهم أن يعودوا من ذات الطريق الذى أتوا منه |
O yüzden de kendi sebzelerini ve hayvanlarını yetiştirmek zorundaydılar. Büyük bir hayaldi. | Open Subtitles | لذا فإنّه كان عليهم زراعة خُضرواتهم وتربية مُواشيهم. |
Diğer tüm yetimler gibi 16 yaşında gitmek zorundaydılar. | Open Subtitles | قي سن 16 كان عليهم مغادرة الدار كبقية الايتام |
Her şeyini riske atacak kadar önem verdiğin şeyi bulmak zorundaydılar. | Open Subtitles | كان عليهم إكتشاف ما هو الأمر الأكثر أهمية لك والذى من المُمكن أن تخاطر بأى شئ من أجله |
Ne zaman geri taksalar bana alışmak zorundaydılar sanki. | Open Subtitles | مثل، في كل مرة أضع بها مرة أخرى على كان عليهم أن تعتاد على لي. |
8:30'da görevlerine ara vermek zorundaydılar. | TED | وكان عليهم أن يعطلوا كل أنشطتهم في الثامنة والنصف. |
İstediler ama ilk önce biraz para bulmak zorundaydılar. | Open Subtitles | إنهم يريدون لكن عليهم أن يحصلوا على بعض المال أولاّ |
Şehirde birilerini bırakmak zorundaydılar babalık. | Open Subtitles | أعتقد أنهم كانوا مضطرين لترك شخص ما في المدينة، يا جدي |
"Kendilerini takip edenlerden kurtularak Bayorda Çölü'ne geldiler Karthoum'a gitmek için bu çölü aşmak zorundaydılar. | Open Subtitles | "بعد أن قطعوا مسافة جيدة، وصلوا إلى صحراء البيوضة، التي كانوا مضطرين لعبورها للوصول إلى الخرطوم |
Ancak başarılarına rağmen Joe Masseria'ya kazançlarından büyük bir pay vermek zorundaydılar. | Open Subtitles | ولكن على الرغم من الارباح التي يحققونها مازالوا مضطرين على إعطاء ( جو مازاريا ) أغلبَ أرباحِهم |
Yani, şüpheliler kızı almadan ailesini öldürmek zorundaydılar. | Open Subtitles | اعني,الجناة اضطروا ان يغيروا طريقهم ليقتلوا الاهل قبل ان يخطفوا الفتيات |
Güney Kutbu'na gelen modern ziyaretçilerin aksine bu adamlar ihtiyaçları olan her şeyi yanlarında getirmek zorundaydılar. | Open Subtitles | هؤلاء الرجال اضطروا لحمل كل ما قد يحتاجونه معهم إلي القطب الجنوبي على عكس الزوار الجديد |