Hepsi birden kapıdan içeri girmeye calisinca iste olan da bu. | Open Subtitles | هذا ما يحدث حين تحاول جميعها عبور المدخل في آن واحد |
Kral prova veya egzersiz yapmadığı zamanlarda 3 tv birden seyrederek yorgunluğunu atmayı severdi. | Open Subtitles | عندما كان الملك بعيد عن التدريبات والبروفات، كان يحب الاستجمام عن طريق مشاهدة ثلاث أجهزة تلفاز في آن واحد. |
Işık, hem dalga hem de partikül gibi davranan elektromanyetik radyasyondur. | TED | الضوء هو إشعاع إلكترومغناطيسي يتصّرف كموجة و كجسيم في آن واحد. |
hem gerekli hem de imkansız hissettiren bir şeyi yapmaya çalışmanın acısı. | TED | يتلوى ألمًا من محاولة فعل شيء يبدو ضروريًا ومستحيلًا في آن واحد. |
Böylece bina aynı zamanda bina içinde ve şehirde topluluk oluşturmayı sağlıyor. | TED | إذن يؤثر المبنى في خلق مجتمعًا داخل المبنى والمدينة في آن واحد. |
Bütün sınırlayıcı kutuları oluşturuyor ve aynı anda olasılıkları sınıflandırıyor. | TED | فهي تنتج كافة المربعات المحيطة وفئة الإحتمالات في آن واحد. |
Şimdi bir bak. Bütün tarih tek bir anda olup bitiyor. | Open Subtitles | و الآن أنظري إلى هذا التاريخ بأكمله يحدث في آن واحد |
Belki hepsini birden hissediyorsun. | Open Subtitles | وربما انك تشعر بكل هذه المشاعر في آن واحد |
İki işi birden yönetiyorsun. | Open Subtitles | أعنى ، بالله عليك ، فأنت تديرين عملين فى آن واحد |
Böylece gerçek anlamda iki yerde birden olabilirim. | Open Subtitles | فهذا سيمكنني من الوجود الحقيقي في مكانين في آن واحد |
birden fazla karakterle mi oynuyorsun? | Open Subtitles | إذاً فأنت تلعب الكثير من الشخصيات في آن واحد ؟ |
Böylece sizi hem görüp hem de duyabilmiş olurum belki? | Open Subtitles | لكي أتمكن من رؤيتكما و أسمعكما في آن واحد ؟ |
Beni aynı anda hem etkileyip hem iğrendirmen gerçekten hayret verici. | Open Subtitles | إنّه أمر مدهش أن تسحرني و تثير إشمئزازي في آن واحد |
Bu bakımdan da, hem Odysseus hem de aynı zamanda birinci adamsınızdır. | TED | لذا في الواقع، أنت مثل اوديسيوس ومساعده الأول في آن واحد |
İşini yapabilir ve aynı zamanda harika bir gece geçirebilirsin. | Open Subtitles | يمكنك القيام بعملك و الاستمتاع بليلة خلابة في آن واحد |
Senden nefret etmek ve aynı zamanda kıskanmak korkunçtu. | Open Subtitles | كان أمراً مريعاً أن أكرهك وأحسدك في آن واحد |
Nasıl görünürse görünsün, bu direklerin hepsini aynı anda kontrol edebilmek... | Open Subtitles | لو فكرت بالأمر,كيف يعقل أن يتحكموا بهذه الاشياء في آن واحد |
Döşemeleri, direkleri, her yeri bir anda çatırdamaya başladı. | Open Subtitles | كلّ لوح خشبي في كلّ مكان، وكلّ سارية في آن واحد بدأت بالصرير |
Daha önce bir seferde bu kadar perdede şarkı söyleyebilen biriyle karşılaşmadım. | Open Subtitles | لم يسبق لي الالتقاء بشخص يمكنه الغناء بعدة مقامات في آن واحد |
Böyle hepsini bir arada at, çevir, karıştır gibi laflara inanma. | Open Subtitles | ..لا تصدقى بعض الأقاويل الشائعة مثل ضعى كل شئٍ فى آن واحد. امزجيهم، واخلطيهم ببعض |