Auschwitz, büyük kapasiteli ölüm fabrikalarına sahip son kamplardan biriydi. | Open Subtitles | آوشفيتس" كانت أحدى آخر معسكرات" مصانع القتل ذات القدرة الكبيرة |
Hoss, Auschwitz'de kadınları ve çocukları öldürdüğü tüm o süre müddetince kamptan sadece bir kaç metre ötede ailesiyle beraber yaşıyordu. | Open Subtitles | طوال الوقت كان "هيس" يقتل "النساء والأطفال في "آوشفيتس وكان يعيش مع عائلته أيضا على بُعد ياردات فقط من المعسكر الرئيسي |
Libusa Breder Auschwitz'te olduğu dönemde çok acılara katlanmak zorunda kaldı. | Open Subtitles | "في وقتها في "آوشفيتس" - "ليبوشا بريدر تحملـّت الكثير من المعاناة |
1963 Kasım'ında Frankfurt'ta başlayan bir mahkemede 22 kişi Auschwitz'deki suçlarından dolayı yargılandı. | Open Subtitles | في محاكمة بدأت فى "فرانكفورت" في ديسمبر1963 إتـُهم 22 شخص "بجرائم في "آوشفيتس |
Müttefiklerin Auschwitz hakkında bilgisi arttıkça üzerlerindeki baskı da artıyordu. | Open Subtitles | وكُلـّما علم الحلفاء أكثر "حول "آوشفيتس كُلـّما زاد الضغط عليهم |
1944 Mayıs'ında Auschwitz'in göze çarpan ziyaretçilerinden biri Adolf Eichmann'dan başkası değildi. | Open Subtitles | "وزائر بارز أتى إلى"آوشفيتس أثناء مايو 1944 "لم يكن سوى "أدولف آيشمـان |
"...ve bu Nazilerin Auschwitz'teki toplu cinayetlerine son verir miydi?" sorusu tarihteki cevapsız kalmış en önemli sorulardan biridir. | Open Subtitles | وسواء كان ذلك سيجعل النازيين يتوقّفون "عن إرتكاب القتل في "آوشفيتس واحد من أعظم الأسئلة الغير مُجابة فى التاريخ |
Jerzy Bielecki, Polonya direniş örgütünde yer aldığı şüphesiyle Naziler tarafından Auschwitz'e hapsedildi. | Open Subtitles | "جيرزى بيليكى" "سُجن في "آوشفيتس لأن النازيين شكّوا أنه كان من المقاومة البولندية |
İşte, Auschwitz'in doğudaki bu savaşa bulaşması bu şekilde olmuştur. | Open Subtitles | و هكذا أصبحت "آوشفيتس" أولا مُقحمّة في الحرب في الشرق |
Auschwitz'te, bit ve diğer haşerelerin bulaştığı kıyafetler kristalize prusik asitle dezenfekte ediliyordu. | Open Subtitles | فى "آوشفيتس" الملابس التى أصيبت بالقمل والحشرات الأخرى تم تطهيرها بحامض البروسيك المبلّلور |
1943'te, Auschwitz, varoluşunun en kritik safhasına girmek üzereydi. | Open Subtitles | في 1943 "آوشفيتس" كانت على وشك أن تدخل المرحلة الأكثر حسما من وجودها |
Auschwitz, gelen Yahudilerden çalınan muazzam servet ile dolup taşıyordu. | Open Subtitles | ثروة هائلة سُرقت من تدفق اليهود "الواصلين الى "آوشفيتس |
Auschwitz ana kampı, Güney Polonya'daki Sola nehrinin kenarındaydı. | Open Subtitles | معسكر "آوشفيتس" الرئيسي كان على "ضفاف نهر "سولا" في جنوب" بولندا |
Bu rakam sadece Auschwitz kampı için değildi. Diğerlerini de kapsıyordu. | Open Subtitles | لذلك لم يكن هناك معسكر آوشفيتس" واحد لكن الكثير" |
Bu devasa Auschwitz kompleksi, artık bağımsız bir evrendi. | Open Subtitles | مُنشأة "آوشفيتس" الواسعة كانت الآن كياناً مكتفى ذاتياً |
Helena ve kız kardeşi Auschwitz'te hayatta kalmayı başardılar. | Open Subtitles | كلا من "هيلينا" وأختها "نجيتا من "آوشفيتس |
"Kendin için çalmak, Auschwitz'te çok alışıldık bir uygulamaydı." | Open Subtitles | سرقة أشياء لنفسك كانت فعلاً "مألوفاً بالتأكيد في "آوشفيتس |
Yabancı paraların her an kullanılabilirliği ve çalınabilecek eşyaların varlığı pek çok SS mensubu için Auschwitz'i umulmadık biçimde cazip hale getiren sebeplerden biri oldu. | Open Subtitles | الوفر المتاح من العملات الأجنبية والأشياء الثمينة للسرقة كانت فقط أحد أسباب أن "آوشفيتس" كان باندهاش تعيين جذّاب |
"Auschwitz'in ana kampı, dedikodu ve sohbetler yapılan küçük bir kasaba gibiydi." | Open Subtitles | "المعسكر الرئيسي لـ"آوشفيتس كان مثل بلدة صغيرة بإشاعاته ودردشتة |
"Askeri disiplin Auschwitz'in genelinde büyük zafiyete uğramıştı." | Open Subtitles | في كافة أنحاء "آوشفيتس" الإنضباط العسكري كان مُتسيّباً جدا في الحقيقة |
Bu köle işçi ve endüstri ağının merkezi ise dev Auschwitz-Birkenau kampıydı. | Open Subtitles | وفي مركز هذة الشبكة من عمالة العبيد والصناعة كان المعسكر العملاق "آوشفيتس |