Kapımız herkese açık. Siyaha, beyaza, günahkara ve veli olana. | Open Subtitles | الجميع مرحّب بِهم سواء كان أسودًا أو أبيضًا أو مخطئًا أو قِدِّيسًا |
Yetişkin postları kış için beyaza döndü, dolayısıyla artık saklanamazlar. | Open Subtitles | بات معطفها من الفرو أبيضًا استعدادًا لفصل الشتاء لذا لا تستطيع الاختباء بعد الآن |
Ama bugün, sizinle daha çok zamanın politik doğası hakkında konuşmak istiyorum Eğer zamanın bir ırkı olsaydı, o da beyaz olurdu. | TED | ولكن اليوم أريد أن أحدثكم أكثر عن الصبغة السياسية للوقت، لأنه، إذا كان للوقت عِرق، فإن عِرقه سيكون أبيضًا. |
siyah ya da beyaz değil. | TED | فهو ليس أبيضًا أو أسودًا. |
Birisi, siyah ve beyaz insanı kasaba meydanında dama oynarken görmüş olmalı. | TED | من المؤكد أن أحد الأشخاص شاهد رجلًا أسودًا وآخر أبيضًا يلعبان الشطرنج مع شخص في إحدى ساحات المدينة. |
(Gülüşmeler) Ve en sevdiğim malzemeye geri döndüm, en kullanışlı el işi malzemesi, katlanmış karton ve kendi zırhımı yarattım. Bir sürü boyun kalkanı ve beyaz bir at. | TED | (ضحك) لذلك عدتُ إلى مادتي المفضلة، بوابة الإدمان لصنع، الورق المقوى المموج، ثم صنعت لنفسي بدلةً من درع، مبطنة بدروع واقية للرقبة وحصانًا أبيضًا. |