Carol Anne'i bu dünyaya geri getirdiğin zaman... Müritleri huzursuz olur... | Open Subtitles | عندما أستطعت إعادة كارولان إلى هذا العالم ثانية أصبح أتباعه قلقين |
Muhammed nihayet şehrin eteklerinde göründüğünde rahatlayan yandaşları onu karşılamak için akın ettiler. | Open Subtitles | وعندما وصل محمد أخيرا إلى أطراف المدينة كان أتباعه المؤمنين قد إندفعوا لرؤيته |
Ölümünden sonra, takipçileri bi oyun geliştirmiş | Open Subtitles | وبعد مرور سنة على موته اللعبة طورت عن طريق أتباعه |
O tüm öğretisinin bütününde olan merkezi düşüncenin bu olduğunu ve müritlerinin tüm gün ve her gün onu uygulamaları gerektiğini söylüyordu. | TED | وهذا وفق قوله هو الرابط الأساسي الذي يجري في كل تعاليمه وعلى أتباعه وضعها قيد التطبيق طوال اليوم وكل يوم. |
O'na ve yandaşlarına yaptığımız onca baskıya rağmen Muhammed dinini yayıyor. | Open Subtitles | محمد يُواصلُ الدعوة بالرغم مِنْ كُل ما نقوم به ضده وضد أتباعه |
Onun ölüm haberi, takipçilerini ve özellikle Ömer'i şok etti. | Open Subtitles | فى الثامن من يونية عام ستمائة وإثنان وثلاثون أنباء موته صدمت أتباعه وبخاصة عمر |
takipçi ağını saf dışı bıraktığımıza inanıyoruz ama hepinizin bildiğin gibi, tamamen emin olamayız. | Open Subtitles | نعتقد اننا قمنا بالقضاء على شبكة أتباعه لكن كما تعلمون جميعاً، لا يمكننا أن نكون متأكدين تماماً |
Yırtık açık kaldığı sürece ışıkta yürüyen, nefes alan ve yetişen her şeyin düşmanı Yeraltı Dünyası'nın Gardiyanı'nı kölelerini, yaşayan her şeyi öldürmesi için göndermekten alıkoymanın hiçbir yolu yoktur. | Open Subtitles | طالما هو مفتوح، محال أن نمنع حارس العالم السفلي العدو الكبر لهؤلاء الذين يسيرون ويتنفسون وينمون في الضوء من إرسال أتباعه لجلب الموت لكل كائن حي |
ve yandaşlarını her zaman uyardı. | Open Subtitles | وكان دائما ما يحذر أتباعه من أن يفعلوا به ما فعله المسيحيون بالمسيح |
Bildiğimiz kadarıyla,Musa'nin yedek bir sistemi var ve takipçilerine bu mesajın sahte olduğunu söyledi. | Open Subtitles | لاننا نعرف جميعا، موسى لديها نظام النسخ الاحتياطي وانه قال أتباعه بأن رسالتنا هي وهمية. |
...yeryüzünde, Rambaldi ya da onun takipçilerinin, onun icatlarını saklamak için gitmeyeceği bir yer yoktur. | Open Subtitles | أنه ليس هناك أيّ مكان على الأرض لم يذهب إليه (رامبالدي) أو أحد أتباعه لإخفاء أشيائه |
Müritleri, Grimm'in koşulsuz kabullenme ilkesinin kendi amaçsız hayatlarında aradıkları amacı temin ettiğine inanıyorlar. | Open Subtitles | أتباعه يعتقدون إن إنجيل غريم فيه قبول غير مشروط يوفّر لهم رؤية حياتهم اللامعنى لها في الجهة الأخرى |
Müritleri gece gelip cesedi çalmasınlar diye. | Open Subtitles | لكي لا يتمكنوا أتباعه من القدوم في الليل ويسرقوا جثته. |
Müdür anlamadı. yandaşları korkmuyor ve onu anlıyor. | Open Subtitles | المدير يحصل على المال، والأمير يحصل على أتباعه. |
yandaşları şanslarının bu kadar yaver gitmesine inanmakta güçlük çekiyorlardı. | Open Subtitles | أتباعه بالكاد صدقوا أدعاءاته لفعل هذا |
Ama... ellimizde son haberleri okumak için web sitesine düzenli olarak giriş yapan sadık takipçileri var. | Open Subtitles | لكن ما لدينا هو أتباعه المخلصون الذين يسجلون الدخول في موقعه اعتيادياَ |
Diğer müritlerinin işlediği günahların hesabını kim soracak? | Open Subtitles | إن المرء ليتعجب من الخطايا التي يقترفها أتباعه الآخرون. |
Böylece yandaşlarına şerefli gelenekleri uygulatmayı ikna etti; | Open Subtitles | و لذلك فقد حث أتباعه على توقير التقاليد |
takipçilerini, yozlaşmış olarak gördüğü hükümete karşı şiddete meylettirmeye çalışıyor. | Open Subtitles | يحاول حشد أتباعه في ثورة عنف ضد ما يراه حكومة فاسدة |
Bir hafta önce 3000 takipçi vardı. | Open Subtitles | قبل أسبوع واحد كان 3000 أتباعه. |
Son gittiğimde kölelerini kurtarmıştık... | Open Subtitles | في آخر لقاء معه أنقذنا أتباعه |
Bazı yandaşlarını da şüpheye düşürdü. | Open Subtitles | لم تذهل أعداء محمد فقط ولكنها ألقت ببعض الشك فى نفوس بعض أتباعه |
Bu dünyadaki takipçilerine sesleniyor. | Open Subtitles | تحدث عن إنقاذ أتباعه من هذا العالم |
El Toro takipçilerinin beynini yıkayan bir terörist. | Open Subtitles | "إل تورو" إرهابي وهو يغسل دماغ أتباعه. |
Ve müritlerini,1800'lü yılların başlarında, Kaliforniya'ya gitmelerine önderlik etti. Bir toplum düşünü gerçekleştirmek için. | Open Subtitles | فقد كان أتباعه فى كاليفورنيا فى بداية القرن الثامن عشر ليبدأوا جلسات إجتماعية روحانية |
Kendini İncil'e kaptırmış ve müritlerinden istediğini elde etmek için tüm yeteneklerini kullanacaktır. | Open Subtitles | عنده هوس بسفر الرؤيا... وسييتخدم نصوص التوراة ليجعل أتباعه يفعلون أي شيء. |
Yandaşlarının imparatora vergi vermesini yasakladı efendim. | Open Subtitles | لقد منع أتباعه من أن يدفعوا الجزية للإمبراطور أيها القنصل |
Ve daha özelde, tatbikî İslam, Takipçilerinden dünyanın boyut ve şekline dair çok net bir fikir talep ediyordu. | Open Subtitles | ،وبشكل أكثر تحديداً تتطلب العبادة الإسلامية أن يفهم أتباعه بوضوح حجم وشكل العالم |