Ama öyle değilsen de, üzerime düşeni yapmak için hiç tereddüt etmem. | Open Subtitles | ولكن إذا كنتِ مخطئة فلن أتردد في القيام بما يجب أن أفعل |
Tabii ki, eğer kronografın yerini bilseydim... çalmak için hiç tereddüt etmezdim. | Open Subtitles | بالطبع, إذا كنت أعرف من أين توقيت الخاص بك, لن أتردد لسرقتها. |
Zaten iki kez öldürmüşlüğüm var. Yani bir daha öldürmeye tereddüt etmem. | Open Subtitles | لقد قتلت مرتين من قبل, لذا فلن أتردد فى القتل ثانية |
Senin de gömdüğün sırların var ve ben onları ifşa etmekten hiç çekinmem. | Open Subtitles | لديك أشياء قبيحة تخفيها ولن أتردد فى فضحها |
Geçen sefer aşırı tepki verdiğiniz için bunu size söylemeye çekiniyorum ama... | Open Subtitles | بوحشية أتردد في ذكر هذا بمَ أن الأمر لم يعجبك المرة السابقة |
İşte bu yüzden bu mahkemenin kararını size açıklamakta hiç bir tereddüt duymuyorum, | Open Subtitles | إني لا أتردد مطلقاً في إعلان حكم المحكمة, وهو أنك، |
Bak, kendi hayatımı tehlikeye atmadan sana yardım edebileceksem tereddüt etmem. | Open Subtitles | إسمع، لو أنني أستطيع مساعدتك بدون المخاطرة بحياتي لن أتردد |
İkinizi de öldürmeye tereddüt etmem, hükümetinize bir ders olursunuz, böylece bir dahaki sefere bizi ciddiye alırlar. | Open Subtitles | لن أتردد بقتلكم لجعل منكم عبره الى حكومتكم لذا فى المره القادمه سيأخذوننا بمحمل الجديه |
Bize karşı gelirsen, onu kullanmaya tereddüt etmem. Tamamen. | Open Subtitles | إذا أصررتِ على عصياننا، لن أتردد في إستعماله بالكامل |
Sayın Başkan, 16 saat önce adamlarınız beni ölüme teslim etmeye razılardı ve tereddüt etmedim. | Open Subtitles | سيدى الرئيس, قبل 16 ساعة كان رجالك مستعدون لتسليمى للموت ولم أتردد |
Seni izliyor olacağım ve eğer yanlış bir şey yaparsan tekrar ortaya çıkıp seni görevden almakta tereddüt etmem. | Open Subtitles | سأراقبك. وإن أخطأت، لن أتردد في الظهور وإزالتك من منصبك. |
İptal etmek istedim ama o kızlar tereddüt ettiğimi görür görmez tam bir ayaklanma çıkarıyorlar. | Open Subtitles | أردت أن أوقف الأمر لكن حالما يروني هؤلاء الفتيات أتردد سيكون هناك حالة تمرد كبيره عندي |
Hiç tereddüt etmeden kalbini parçalayabilirim. | Open Subtitles | يمكنني اقتلاع قلبك و لن أتردد بالتفكيربذلك. |
Benim çocuklarım ölmek üzere olsaydı seni bir böcek gibi ezmekte tereddüt etmezdim. | Open Subtitles | اللعنه , اذا كان اطفالى يموتون انا لم اود أتردد فى سحق هذه الشوائب |
Cehennem ateşi füzeleri. Kullanmaktan tereddüt etmem. - Anlaşıldı mı? | Open Subtitles | فالطائرة مزودة بصاروخين حارقين لن أتردد في استعمالهما |
Tatlım, yabancılarla dolu bir odada pantolonunu indirip kıçını şaplaklamaya çekinmem biliyorsun. | Open Subtitles | عزيزي، لن أتردد بنزع بنطالك وأضرب مؤخرتك بغرفةٍ مليئة بالغرباء، حسناً؟ |
Eğer bir boşluk bulmaya çalışırlarsa, mahkemeye gitmekten çekinmem. | Open Subtitles | لن أتردد لنقلهم الى المحكمة إذا حاولوا إيجاد ثغرة |
Eğer gerekirse rezillik çıkarmaktan da çekinmem. | Open Subtitles | لن أتردد في إحداث فضيحة إن كان هذا ما عليّ أن أفعله |
Yaşam biçimimize genetik maddeler verince bir bakıma Atacılık lafını kullanmaya çekiniyorum veya saldırganlık katıyor. | Open Subtitles | عندما تقدم مادة جينية خاضعة للبحث لكائن حي مثلنا يمتلك نوعا من أتردد في استخدام مصطلح العودة لصفات الأسلاف |
sık sık salona gider ve gelen ziyaretçileri seyrederim. | TED | أتردد إلى تلك القاعة وأتوجه نحو المعروضات وأتفرج على الزوار وهم يأتون |
Otuz yıldır buraya geliyorum ama yine de beni hatırlamıyorsun öyle değil mi? | Open Subtitles | إني أتردد إلى هنا منذ 30 عامًا، لكنك ما زلتِ لا تذكرينني، صحيح؟ |
Hayır, duraklamadım. Yalan söylediğimi mi düşünüyorsun? | Open Subtitles | لا لم أتردد أتظنين أنني أكذب؟ |
Çünkü o an gelirse, güzel oğlunu babasız bırakmaktan çekinmeyeceğim. | Open Subtitles | لأنه إن جاءت تلك اللحظة لن أتردد في جعل طفلك الوسيم ذاك يتيماً |